İbni Sina Kimdir? Hayatı ve Eserleri
İbni Sina veya Ebu Ali Hüseyin bin Abdullah bin Hasan bin Ali bin Sina Ortaçağ döneminin en büyük hekimlerinden biridir. Fars bazı iddialara göre Türk kökenlidir. En çok bilinen eserlerinden biri "Göz hekiminin defteri" dir
Buhara yakınlarında doğmuş, kısa ömründe büyük unvanlar kazanmıştır: Hüdcetül-Hak (gerçek taraftarı); Şeyh-ur-Reis (büyük, bilge), Harami buzurg (dahi tabip), Şeref-ül-Mülk (ülkenin en şerefli insanı) gibi.
İbni Sina'nın Hayatı
İbni Sina çocukluk yıllarında alfabeyi öğrendikten sonra kitapları okumaya başlar. O zaman Çin devleti topraklarının doğusundan başlanan Büyük İpek yolunun bir ayağı da Buhara kentinden geçiyordu. Onuncu yüzyılda Orta Asya devletlerinin müreffeh dönemi olduğundan Buhara şehrinin pazarında Büyük İpek yolu üzerinde düzenlenen kitap ticareti de önemli bir yer almaktaydı. İbni Sina genç yaşlarında Buhara pazarına gidiyor, kitapları alıp okur ve kendi bilgisini geliştirirdi. Piyasaya sürülen kitapların hepsini okuyup bitirdikten sonra İbni Sina'nın Emir'in sarayında çalışan babası Buhara emirinden oğlu İbni Sina'nın kütüphanesinde bulunan kitapları okuması için izin ister. Emir'in iznini alan genç kütüphanede bulunan tüm kitapları okur. Sonrasında babası İbni Sina'ya ilim öğretmek için öğretmen tutar. XI yüzyılda Buhara Hanlığı'nın ünlü öğretmenleri İbni Sina'ya ders vermek istemezler çünkü İbni Sina'nın kendilerine yönelttiği soruların çoğunluğuna cevap bulamamaktalar. Çok küçük yaşlarından itibaren olağanüstü yetenekleri ile yaşıtları arasında seçilen İbni Sina 10 yaşında serbestçe Kur'an okur, Arap klasiklerinin eserlerini ezbere biliyordu. 16 yaşına kadar hukuk ve felsefe ile ilgilenmiş olsa da sonraları tıbba eğilim gösterdi ve dünyaca ünlü tabip oldu.
17 yaşındayken İbni Sina hükümdarı tedavi ediyor. Hükümdar bu olağanüstü yeteneklere sahip olan genci çok beğeniyor ve sarayının kütüphanesini ona havale ediyor. Büyük kütüphane İbni Sina için çok değerli bir bulgu olur. Bir takım denemeleri, güzel gözlem ve düşünme kabiliyeti onun dahi doktor olarak popülerleşmesine neden oluyor.
18 yaşındayken İbni Sina artık doktor olarak çoğu devlet adamını ve nüfuslu, dönemin önde gelen şahıslarını tedavi ederek daha da ünlenir. Çok hareketli bir hayat geçiriyor. İslam'ı ve felsefeyi iyi bilen bilim adamının çok sayıda düşmanı vardı. Bu yüzden de sık sık bir şehirden başka bir şehre taşınmak zorunda kalıyordu. Son yıllarını İsfahan'da ve Hemedan'da yaşamıştır. Hemedan'dan hükümdarı onu önce saray doktoru, sonra veziri tayin etmiştir. İbni Sina vezir olarak da büyük saygı kazanmıştır. Bilimsel çalışmasının en yoğun anında İsfahan hakimi Alâüddevle ile bağlantısı olduğundan dolayı tutuklanmıştı. Bunu duyan Alâüddevle Hamedan'a saldırarak orayı istila etmiş, İbni Sina'yi kurtarıp İsfahan'a götürmüştü. Gaznelilerin İsfahan'ı ele geçirmesi sonrasında yeniden Hemedan'a kaçmıştı. 21 Haziran 1037 yılında orada vefat etmiştir. İbni Sina'nın tıp ansiklopedisi (4 ciltlik), çeşitli felsefi kitapları, astronomi ve metafizik konusunda eserleri tüm dünyada yaygındır.
Eserleri ve bilimsel çalışmaları
"Tıp ilminin kanunu" (5 ciltlik) XII. yüzyılda Latinceye tercüme edilir ve tüm Avrupa tıp okullarında uzun süre tek tıp dersliği olarak okutulur. Bu kitapta insan anatomisinden başlayarak bir çok hastalık, nedenleri, tedavi ve önleme, ayrıca iç hastalıkları, göz ve deri, çocuk hastalıkları, cerrahi yöntemler, çeşitli ip uçları ve diğer bilgilere yer verilmiştir. Hastalıkların etimolojisine ait bilgilerin, insanın doğasına, yaşam tarzına uygun hastalıklara bulaşması durumlarının özellikle anlatımı, tıp dünyasında bugüne kadar uygulanması İbni Sina'nın tıp bilimine verdiği en büyük katkılardandır. İbni Sina insan sağlığını korumak için çeşitli faktörlere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır:
1. Beslenmeye;
2. Giyime;
3. Burun yoluyla doğru nefes almaya;
4. Vücut yapısını her zaman doğru şekilde tutmaya;
5. Karakteri dengelemeye;
6. Vücudu gereksiz atıklardan temizlemeye;
7. Fiziksel ve zihinsel aktiviteye dikkat edilmesi gerektiğini yazmıştır.
Dahi bilim adamının vurguladığı bu özellikler günümüze kadar ulaşmış ve öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. İbni Sina'nın daha o dönemde nabza göre hastaları muayenesi olağanüstü yeteneğinin habercisidir. İnsan beyninin psikolojik durumu ona bir çok şeyi haber veriyordu. Sonraları onun bu bilimsel başarıları kullanılarak çeşitli deneyler yapılmış ve yalan makinesi gibi cihazlar icat edilmiştir.
İbni Sina ömrünün son yıllarında mide sancılarından şikayetçiydi. kendisi bu hastalığı ile ilgili kitap bile yazmıştı. Kendi kendini çok iyi tedavi edebiliyordu. Fakat öğrencisi onun reçetesi ile ilacı doğru hazırlamaz ve 58 yaşındaki büyük bilim adamı mide delinmesinden hayatını kaybeder. 1037 yılı 18 Haziran'da Hemedan'da gömülür.
Felsefe, matematik, fizik, kimya, astronomi, müzik ve tıp gibi bilgi ve becerinin çeşitli alanlarında başarılı olan İbni Sina, matematik ile ilgili matematiksel terimlerin tanımları; astronomi konularında ise duyarlı gözlemlerin yapılması gibi konularla ilgilenmiştir.
Simya ve astrolojiye itibar etmemiş, yaptığı deneylerle dönüşüm teorisinin gerçek olup olmadığını araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Çünkü İbni Sina'ya göre, her bir element yalnızca kendine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir.
İbni Sina, fizikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışına yönelik eleştirilerde bulunmuştur. Aristoteles'e göre, cismi hareket ettiren bir kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalkarsa, cismin hareket etmesini sağlayan etmen ortamdır, yani Aristo bu etmenin hava olduğunu söylüyor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu.
İbni Sina, bu çelişik durumu fark etmiş ve yaptığı gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır. Oysa bir ağacın yakınından geçer bir ok ağaca temas etmediği sürece, o ağaçta ve ağacın yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yapmazken, rüzgâr ağaçları sallamaktadır ve hatta kökünden koparabilmekte. O halde havanın şiddeti de cisimleri taşımaya yeterli gelmeyecektir.
İbni Sina, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmaları ile bilinmektedir. Tıp bilimi konusunda birçok eseri kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp ve damar sistemi ile ilgili olanlar fazla dikkat çekmektedir. Bununla birlikte İbni Sinâ denildiğinde, ünlü bilim adamının ismiyle özdeşleşmiş ve Batılı ülkelerde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okutulmuş ve kullanılmış olan "El-Kanun Fit-Tıb" adlı eseri akla gelir.
Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin 1. kitabı, anatomi ve koruyucu hekimlik; 2. kitabı basit ilaçlar, 3. kitabı patoloji; 4. kitabı ilaçlarla ve cerrahi yöntemlerle tedavi, 5. kitabı ise çeşitli ilaç içerikleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.
İbni Sina'nın bu eserine bakıldığında konuları sistematik bir biçimde incelediği anlaşılıyor. Tıp ve cerrahiyi tarihte ilk olarak iki ayrı disiplin olarak değerlendiren İbni Sina, cerrahi tedavinin sağlıklı olarak yapılabilmesi için anatominin önemine özel olarak değinmiştir. Hayati tehlikesinin çok fazla olmasından dolayı pek gözde olmayan cerrahi tedavi ile ilgili gerekli örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılacak bazı aletler önermiştir.
Göz sağlığı ile de ilgilenmiş olan İbni Sina, kendi döneminin en seçkin fizikçilerinden İbn-Haytem gibi, Göz-Işın Kuramı'nı savunmuş ve üst göz kapağının dışa, sürekli beyaz renge veya kara bakmaktan meydana gelen kar körlüğü gibi daha önce söz konusu edilmemiş hastalıklar hakkında da ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur.
Buhara yakınlarında doğmuş, kısa ömründe büyük unvanlar kazanmıştır: Hüdcetül-Hak (gerçek taraftarı); Şeyh-ur-Reis (büyük, bilge), Harami buzurg (dahi tabip), Şeref-ül-Mülk (ülkenin en şerefli insanı) gibi.
İbni Sina'nın Hayatı
İbni Sina çocukluk yıllarında alfabeyi öğrendikten sonra kitapları okumaya başlar. O zaman Çin devleti topraklarının doğusundan başlanan Büyük İpek yolunun bir ayağı da Buhara kentinden geçiyordu. Onuncu yüzyılda Orta Asya devletlerinin müreffeh dönemi olduğundan Buhara şehrinin pazarında Büyük İpek yolu üzerinde düzenlenen kitap ticareti de önemli bir yer almaktaydı. İbni Sina genç yaşlarında Buhara pazarına gidiyor, kitapları alıp okur ve kendi bilgisini geliştirirdi. Piyasaya sürülen kitapların hepsini okuyup bitirdikten sonra İbni Sina'nın Emir'in sarayında çalışan babası Buhara emirinden oğlu İbni Sina'nın kütüphanesinde bulunan kitapları okuması için izin ister. Emir'in iznini alan genç kütüphanede bulunan tüm kitapları okur. Sonrasında babası İbni Sina'ya ilim öğretmek için öğretmen tutar. XI yüzyılda Buhara Hanlığı'nın ünlü öğretmenleri İbni Sina'ya ders vermek istemezler çünkü İbni Sina'nın kendilerine yönelttiği soruların çoğunluğuna cevap bulamamaktalar. Çok küçük yaşlarından itibaren olağanüstü yetenekleri ile yaşıtları arasında seçilen İbni Sina 10 yaşında serbestçe Kur'an okur, Arap klasiklerinin eserlerini ezbere biliyordu. 16 yaşına kadar hukuk ve felsefe ile ilgilenmiş olsa da sonraları tıbba eğilim gösterdi ve dünyaca ünlü tabip oldu.
17 yaşındayken İbni Sina hükümdarı tedavi ediyor. Hükümdar bu olağanüstü yeteneklere sahip olan genci çok beğeniyor ve sarayının kütüphanesini ona havale ediyor. Büyük kütüphane İbni Sina için çok değerli bir bulgu olur. Bir takım denemeleri, güzel gözlem ve düşünme kabiliyeti onun dahi doktor olarak popülerleşmesine neden oluyor.
18 yaşındayken İbni Sina artık doktor olarak çoğu devlet adamını ve nüfuslu, dönemin önde gelen şahıslarını tedavi ederek daha da ünlenir. Çok hareketli bir hayat geçiriyor. İslam'ı ve felsefeyi iyi bilen bilim adamının çok sayıda düşmanı vardı. Bu yüzden de sık sık bir şehirden başka bir şehre taşınmak zorunda kalıyordu. Son yıllarını İsfahan'da ve Hemedan'da yaşamıştır. Hemedan'dan hükümdarı onu önce saray doktoru, sonra veziri tayin etmiştir. İbni Sina vezir olarak da büyük saygı kazanmıştır. Bilimsel çalışmasının en yoğun anında İsfahan hakimi Alâüddevle ile bağlantısı olduğundan dolayı tutuklanmıştı. Bunu duyan Alâüddevle Hamedan'a saldırarak orayı istila etmiş, İbni Sina'yi kurtarıp İsfahan'a götürmüştü. Gaznelilerin İsfahan'ı ele geçirmesi sonrasında yeniden Hemedan'a kaçmıştı. 21 Haziran 1037 yılında orada vefat etmiştir. İbni Sina'nın tıp ansiklopedisi (4 ciltlik), çeşitli felsefi kitapları, astronomi ve metafizik konusunda eserleri tüm dünyada yaygındır.
Eserleri ve bilimsel çalışmaları
"Tıp ilminin kanunu" (5 ciltlik) XII. yüzyılda Latinceye tercüme edilir ve tüm Avrupa tıp okullarında uzun süre tek tıp dersliği olarak okutulur. Bu kitapta insan anatomisinden başlayarak bir çok hastalık, nedenleri, tedavi ve önleme, ayrıca iç hastalıkları, göz ve deri, çocuk hastalıkları, cerrahi yöntemler, çeşitli ip uçları ve diğer bilgilere yer verilmiştir. Hastalıkların etimolojisine ait bilgilerin, insanın doğasına, yaşam tarzına uygun hastalıklara bulaşması durumlarının özellikle anlatımı, tıp dünyasında bugüne kadar uygulanması İbni Sina'nın tıp bilimine verdiği en büyük katkılardandır. İbni Sina insan sağlığını korumak için çeşitli faktörlere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır:
1. Beslenmeye;
2. Giyime;
3. Burun yoluyla doğru nefes almaya;
4. Vücut yapısını her zaman doğru şekilde tutmaya;
5. Karakteri dengelemeye;
6. Vücudu gereksiz atıklardan temizlemeye;
7. Fiziksel ve zihinsel aktiviteye dikkat edilmesi gerektiğini yazmıştır.
Dahi bilim adamının vurguladığı bu özellikler günümüze kadar ulaşmış ve öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. İbni Sina'nın daha o dönemde nabza göre hastaları muayenesi olağanüstü yeteneğinin habercisidir. İnsan beyninin psikolojik durumu ona bir çok şeyi haber veriyordu. Sonraları onun bu bilimsel başarıları kullanılarak çeşitli deneyler yapılmış ve yalan makinesi gibi cihazlar icat edilmiştir.
İbni Sina ömrünün son yıllarında mide sancılarından şikayetçiydi. kendisi bu hastalığı ile ilgili kitap bile yazmıştı. Kendi kendini çok iyi tedavi edebiliyordu. Fakat öğrencisi onun reçetesi ile ilacı doğru hazırlamaz ve 58 yaşındaki büyük bilim adamı mide delinmesinden hayatını kaybeder. 1037 yılı 18 Haziran'da Hemedan'da gömülür.
Felsefe, matematik, fizik, kimya, astronomi, müzik ve tıp gibi bilgi ve becerinin çeşitli alanlarında başarılı olan İbni Sina, matematik ile ilgili matematiksel terimlerin tanımları; astronomi konularında ise duyarlı gözlemlerin yapılması gibi konularla ilgilenmiştir.
Simya ve astrolojiye itibar etmemiş, yaptığı deneylerle dönüşüm teorisinin gerçek olup olmadığını araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Çünkü İbni Sina'ya göre, her bir element yalnızca kendine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir.
İbni Sina, fizikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışına yönelik eleştirilerde bulunmuştur. Aristoteles'e göre, cismi hareket ettiren bir kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalkarsa, cismin hareket etmesini sağlayan etmen ortamdır, yani Aristo bu etmenin hava olduğunu söylüyor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu.
İbni Sina, bu çelişik durumu fark etmiş ve yaptığı gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır. Oysa bir ağacın yakınından geçer bir ok ağaca temas etmediği sürece, o ağaçta ve ağacın yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yapmazken, rüzgâr ağaçları sallamaktadır ve hatta kökünden koparabilmekte. O halde havanın şiddeti de cisimleri taşımaya yeterli gelmeyecektir.
İbni Sina, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmaları ile bilinmektedir. Tıp bilimi konusunda birçok eseri kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp ve damar sistemi ile ilgili olanlar fazla dikkat çekmektedir. Bununla birlikte İbni Sinâ denildiğinde, ünlü bilim adamının ismiyle özdeşleşmiş ve Batılı ülkelerde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okutulmuş ve kullanılmış olan "El-Kanun Fit-Tıb" adlı eseri akla gelir.
Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin 1. kitabı, anatomi ve koruyucu hekimlik; 2. kitabı basit ilaçlar, 3. kitabı patoloji; 4. kitabı ilaçlarla ve cerrahi yöntemlerle tedavi, 5. kitabı ise çeşitli ilaç içerikleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.
İbni Sina'nın bu eserine bakıldığında konuları sistematik bir biçimde incelediği anlaşılıyor. Tıp ve cerrahiyi tarihte ilk olarak iki ayrı disiplin olarak değerlendiren İbni Sina, cerrahi tedavinin sağlıklı olarak yapılabilmesi için anatominin önemine özel olarak değinmiştir. Hayati tehlikesinin çok fazla olmasından dolayı pek gözde olmayan cerrahi tedavi ile ilgili gerekli örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılacak bazı aletler önermiştir.
Göz sağlığı ile de ilgilenmiş olan İbni Sina, kendi döneminin en seçkin fizikçilerinden İbn-Haytem gibi, Göz-Işın Kuramı'nı savunmuş ve üst göz kapağının dışa, sürekli beyaz renge veya kara bakmaktan meydana gelen kar körlüğü gibi daha önce söz konusu edilmemiş hastalıklar hakkında da ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur.
İbni Sina Kimdir? Hayatı ve Eserleri
Reviewed by Editor
on
Çarşamba, Ağustos 27, 2014
Rating:
Hiç yorum yok: