Ayaş, Beypazarı
Ankara'nın Çevresine Kültürel bir Gezinti
Ankara'nın yakın çevresinde yer alan Ayaş ve Beypazarı, sahip oldukları tarihi kimlikleriyle başkentin henüz yeterince tanınmayan cazibe merkezleridir. Başkente 56.km uzaklıktaki Ayaş, Anadolu Selçuklu dönemi ile birlikte önem kazanan, bu önemini daha sonra Osmanlı da artarak sürdüren tarihi bir yerleşmedir.
Osmanlı döneminde işlek bir yol üzerinde bulunduğundan kent, önemli bir üretim ve pazarlama haline dönüşmüştür. Bu bağlamda tiftik keçisi yetiştirilmiş ve Ankara keçisi adıyla dünyaca tanınması sağlanmıştır. Osmanlı döneminde "Ayaşabad" adıyla tanınan kentte, Anadolu Selçuklu dönemine oranla daha yoğun bir imar faaliyeti söz konusu olmuştur.
Sıcak su kaynakları değerlendirilerek kaplıca yapılmış, kent camii çeşme, hamam, hükümet konağı, askerlik şubesi, banka binası ve çok sayıda konutla bezenmiştir. Günümüze ulaşan yapılar arasında, kaplıca halen işlevini sürdürmekte, camiler ise ibadet'e açık ziyaret edilmektedir.
Ayaş Evleri Türbeler içinde Hacıbayram'a yakınlığı ile tanınan Bünyamin-i Ayaşi'nin makamı ziyaret yeridir. Bugün dutu ve domatesiyle ön plana çıkan Ayaş'ın tarımsal zenginliği vadi içindedir.
Vadinin uç kısımlarında yer alan eski bağ evleri geçmişin canlı tanıkları olarak halen harap da olsa ayakta durmaktadır. Eski evlere ve sokaklara gelince: Ayaş'a tepeden bakıldığında hakim olan siluet, birbirine saygılı olarak yapılmış çok sayıda eski evdir.
Zamanında zorlu geçitler aşılarak ulaşılan ve bu bağlamda "Ayaş yollarında kervanın mı var" türküsüne konu olan kenti arkada bırakarak yeni durağımız Sinanlı'ya doğru yol alıyoruz.
Günümüzde Ayaş'ın bir beldesi olan Sinanlı, Polatlı yolu üzerinde çok yakın bir konumda kurulmuş tarihi bir yerleşim yeridir. Sinanlı'ya giderken yolda Ayaş tüneli çalışmaları göze çarpar. Ankara'yı İstanbul'a bağlayacak çift hatlı demiryolu güzergahının en önemli bölümlerinden biri olan tünel, tamamlandığında en kısa zamanda en güvenilir bir yolculukla seyahat mümkün olacaktır.
Sinanlı da Ayaş'la aynı özellikleri yansıtır. Tarihi Ulu Camisi Ayaş'daki camiler gibi ahşap malzemenin yoğun ve zarif kullanılmasıyla inşa edilmiştir.
Ankara'yı Ayaş üzerinden Adapazarı ve İstanbul'a bağlayan karayolunda ilerlendiğinde 98.km sonra Beypazarı'na ulaşılır. Tıpkı Ayaş gibi tarihi yol üzerinde, Osmanlı döneminde önemli bir konak ve ticaret merkezi olarak değerlendirilen Beypazarı, adından da anlaşılacağı üzere bir Pazar kenti olarak geliştirilmiştir.
Çevre yapılan araştırmalar, bilinen en eski yerleşimin Hititlere kadar indiğini, daha sonra kesintisiz diğer kültürlerce de bölgenin iskan edildiğini göstermektedir. Kirmir çayı tarafından sulanan bölge toprakları son derece verimli olup bölgenin çukurovası kabul edilir.
Özellikle havuç üretimiyle Türkiye'de söz sahibidir. Beypazarı tarımsal zenginliğin dışında, bölge halkına büyük ekonomik refah sağlayan diğer özelliklere de sahiptir. İçmece ve kaplıcaları, telkari adı verilen gümüş işciliği, soda yatakları ve üretimi ve karasör sanayisi ile dikkat çeken Beypazarı, bu yönleriyle Ankara'nın en gelişmiş ilçesidir. 1638'de Beypazarı'na da uğrayan ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, anılarında kentin ekonomik potansiyelini ön plana çıkararak yerleşimi tasvir eder.
Ayaş Bagevi
Kentin sokakları gezilirken hala geçmişin izlerini taşıyan çok sayıda konut, camii çeşme, hamam, han ve arastalarla karşılaşılır. Çarşı bölgesi eski dokusunu korumakta olup geleneksel ürünlerin üretimi ve satışı yapılmaktadır.
17.yy dönemin sadrazamı Nasuh paşa tarafından yaptırılan handan ise geriye fazla bir iz kalmamıştır. Son yıllarda başlatılan onarım faaliyeti ile han yeniden inşa edilmekte ve yakın gelecekte telkari sanatçıları için hizmet etmeyi beklemektedir.
Beypazarı'nda da kentin siluetini Osmanlı döneminin zarif konutları oluşturur. Bu konutlardan günümüze "Beypazarı Kültür ve Tarih Müzesi" adıyla müze-ev haline dönüştürülen Hafız Mehmet Nurettin Karagöz Konağı, daha ayrıcalıklı özelliklere sahiptir. İçinde ve bahçesinde bölgenin arkeolojik ve etnografik zenginliklerinin sergilediği konağın bulunduğu sokak da restore edilmekte olup Türkiye'de örneğine pek rastlanmayan bir çalışma gerçekleştirilmektedir. Proje tamamlandığında sokak, hamam ve konutlarıyla tipik Osmanlı görünümüne daha da yakınlaşacaktır. Beypazarı Eski Sokak ve Evleri Şirin ilçe Beypazarı'nda kültürel gezinin bir uzantısı olarak yapacağınız alış - verişinizde ve dinlenme molasında, kentin meşhur güvecinin, havuç lokumunun ve kurusunun tadına bakmayı sodasını da içmeyi unutmayın. Eğer gümüş ilginizi çekmiyorsa bile kalitesine göre cazip fiyatlarla satılan telkari işciliğindeki gümüş ürünleri görmeyi aklınızdan çıkarmayın. Hatta artı zamanınız varsa bölge hanımlarının başına ve omuzlarına örttüğü dokuma ürününü de görmeyi ihmal etmeyin.
Beypazarı anlatılarla bitmiyor. Çünkü çevre, kültürel kalıntılar kadar orman, göl ve yaylalar açısından da çok zengin özellikleri görmek için uzaklara gidecek kadar lüksümüz de gittikçe azalıyor.
Ankara'nın yakın çevresinde yer alan Ayaş ve Beypazarı, sahip oldukları tarihi kimlikleriyle başkentin henüz yeterince tanınmayan cazibe merkezleridir. Başkente 56.km uzaklıktaki Ayaş, Anadolu Selçuklu dönemi ile birlikte önem kazanan, bu önemini daha sonra Osmanlı da artarak sürdüren tarihi bir yerleşmedir.
Osmanlı döneminde işlek bir yol üzerinde bulunduğundan kent, önemli bir üretim ve pazarlama haline dönüşmüştür. Bu bağlamda tiftik keçisi yetiştirilmiş ve Ankara keçisi adıyla dünyaca tanınması sağlanmıştır. Osmanlı döneminde "Ayaşabad" adıyla tanınan kentte, Anadolu Selçuklu dönemine oranla daha yoğun bir imar faaliyeti söz konusu olmuştur.
Sıcak su kaynakları değerlendirilerek kaplıca yapılmış, kent camii çeşme, hamam, hükümet konağı, askerlik şubesi, banka binası ve çok sayıda konutla bezenmiştir. Günümüze ulaşan yapılar arasında, kaplıca halen işlevini sürdürmekte, camiler ise ibadet'e açık ziyaret edilmektedir.
ayaş beypazarı |
Vadinin uç kısımlarında yer alan eski bağ evleri geçmişin canlı tanıkları olarak halen harap da olsa ayakta durmaktadır. Eski evlere ve sokaklara gelince: Ayaş'a tepeden bakıldığında hakim olan siluet, birbirine saygılı olarak yapılmış çok sayıda eski evdir.
Zamanında zorlu geçitler aşılarak ulaşılan ve bu bağlamda "Ayaş yollarında kervanın mı var" türküsüne konu olan kenti arkada bırakarak yeni durağımız Sinanlı'ya doğru yol alıyoruz.
Günümüzde Ayaş'ın bir beldesi olan Sinanlı, Polatlı yolu üzerinde çok yakın bir konumda kurulmuş tarihi bir yerleşim yeridir. Sinanlı'ya giderken yolda Ayaş tüneli çalışmaları göze çarpar. Ankara'yı İstanbul'a bağlayacak çift hatlı demiryolu güzergahının en önemli bölümlerinden biri olan tünel, tamamlandığında en kısa zamanda en güvenilir bir yolculukla seyahat mümkün olacaktır.
Sinanlı da Ayaş'la aynı özellikleri yansıtır. Tarihi Ulu Camisi Ayaş'daki camiler gibi ahşap malzemenin yoğun ve zarif kullanılmasıyla inşa edilmiştir.
Ankara'yı Ayaş üzerinden Adapazarı ve İstanbul'a bağlayan karayolunda ilerlendiğinde 98.km sonra Beypazarı'na ulaşılır. Tıpkı Ayaş gibi tarihi yol üzerinde, Osmanlı döneminde önemli bir konak ve ticaret merkezi olarak değerlendirilen Beypazarı, adından da anlaşılacağı üzere bir Pazar kenti olarak geliştirilmiştir.
Çevre yapılan araştırmalar, bilinen en eski yerleşimin Hititlere kadar indiğini, daha sonra kesintisiz diğer kültürlerce de bölgenin iskan edildiğini göstermektedir. Kirmir çayı tarafından sulanan bölge toprakları son derece verimli olup bölgenin çukurovası kabul edilir.
Özellikle havuç üretimiyle Türkiye'de söz sahibidir. Beypazarı tarımsal zenginliğin dışında, bölge halkına büyük ekonomik refah sağlayan diğer özelliklere de sahiptir. İçmece ve kaplıcaları, telkari adı verilen gümüş işciliği, soda yatakları ve üretimi ve karasör sanayisi ile dikkat çeken Beypazarı, bu yönleriyle Ankara'nın en gelişmiş ilçesidir. 1638'de Beypazarı'na da uğrayan ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, anılarında kentin ekonomik potansiyelini ön plana çıkararak yerleşimi tasvir eder.
Ayaş Bagevi
Kentin sokakları gezilirken hala geçmişin izlerini taşıyan çok sayıda konut, camii çeşme, hamam, han ve arastalarla karşılaşılır. Çarşı bölgesi eski dokusunu korumakta olup geleneksel ürünlerin üretimi ve satışı yapılmaktadır.
17.yy dönemin sadrazamı Nasuh paşa tarafından yaptırılan handan ise geriye fazla bir iz kalmamıştır. Son yıllarda başlatılan onarım faaliyeti ile han yeniden inşa edilmekte ve yakın gelecekte telkari sanatçıları için hizmet etmeyi beklemektedir.
Beypazarı'nda da kentin siluetini Osmanlı döneminin zarif konutları oluşturur. Bu konutlardan günümüze "Beypazarı Kültür ve Tarih Müzesi" adıyla müze-ev haline dönüştürülen Hafız Mehmet Nurettin Karagöz Konağı, daha ayrıcalıklı özelliklere sahiptir. İçinde ve bahçesinde bölgenin arkeolojik ve etnografik zenginliklerinin sergilediği konağın bulunduğu sokak da restore edilmekte olup Türkiye'de örneğine pek rastlanmayan bir çalışma gerçekleştirilmektedir. Proje tamamlandığında sokak, hamam ve konutlarıyla tipik Osmanlı görünümüne daha da yakınlaşacaktır. Beypazarı Eski Sokak ve Evleri Şirin ilçe Beypazarı'nda kültürel gezinin bir uzantısı olarak yapacağınız alış - verişinizde ve dinlenme molasında, kentin meşhur güvecinin, havuç lokumunun ve kurusunun tadına bakmayı sodasını da içmeyi unutmayın. Eğer gümüş ilginizi çekmiyorsa bile kalitesine göre cazip fiyatlarla satılan telkari işciliğindeki gümüş ürünleri görmeyi aklınızdan çıkarmayın. Hatta artı zamanınız varsa bölge hanımlarının başına ve omuzlarına örttüğü dokuma ürününü de görmeyi ihmal etmeyin.
Beypazarı anlatılarla bitmiyor. Çünkü çevre, kültürel kalıntılar kadar orman, göl ve yaylalar açısından da çok zengin özellikleri görmek için uzaklara gidecek kadar lüksümüz de gittikçe azalıyor.
Ayaş, Beypazarı
Reviewed by Editor
on
Salı, Temmuz 03, 2012
Rating:
Hiç yorum yok: