Aşkın ömrü
Aşkın her zaman çok temiz, çok güzel bir duygu olduğuna inandım.
Aşkın hep ömür boyu sürmesini istedim. Ama bilim adamları aşkın en fazla üç yıl sürebileceğini açıkladılar.
Bilim adamlarından önce Shakespeare; Romeo ve Julieti yazıp, onları öldürdü...
Aşk tanrıçası Aphrodite, çirkin olduğu dağdan atılan, bu yüzden sakat bir tanrı olan, demirciler tanrısı Hephaistosla evlendirildi.
Aphrodite, hiçbir zaman Hephaistosa aşık olmadı, hep aşkı başkalarında aradı.
Ama ikisinin Qupido (Eros) adında güzeller güzeli bir aşk tanrısı oğulları oldu.
Bize aşık olalım diye Eros, oklar fırlattı.
Aphroditenin adı, Anadoluda İshtar oldu.
İshtar, aşık olduğu Gılgameş kendisine yüz vermeyince, onun başına türlü dertler açtı, acılar çektirdi.
Aşık olan İshtar, aşkla hırsı birleştirdi, hep Son cümleyi ben söylerim! O bana bööle yaptıına göre, ben de karşılığını göstermeliyim! yarışı başlattı.
Aşkla hırs birleşti, huzursuzluk başladı.
Ama Eros durmadan bize oklar yolladı.
Sezen Aksu,
Ben her bahar aşık olurum.
Rüzgar olur, yağmur olurum.
Filizlenir anılarda gururum.
Taşar içimden ruhum. dedi...
Eros oklar yollarken bize, kendi de aşık oldu. Çok huzurlu bir aşk yaşamaya başladı. Ama sevgilisinin kendisini hiçbir zaman uyurken görmesini istemedi. Merakına yenik düşen sevgili, bir gün Eros uyurken, yağ kandiliyle yanına geldi, onu görmek istedi. Tam bakarken kandilden sıcak bir yağ damlası, Erosun üstüne damladı. Eros uyandı ve sevgilisinin tek ricasını yerine getirmediğini fark etti ve gitti. Bir daha asla sevgilisi görmedi. Merakın, aşktan üstün gelmemesi gerektiğini anlattı.
Sonra Leman Sam,
Mutlu aşk yoktur!
Yoktur! dedi, Erosun sevgilisine...
Her aşk, bir şeyler öğretti.
Her yeni aşk, yeniden kendini anlatmayı gerektirdi.
Her yeni aşkta kendini yeniden anlatmaya çalışırken yoruldun.
Yaşım kaç oldu. Artık aşık olup, acı çektiremem kendime... dedin, ama gene olmadı.
Aşk kapıyı çalınca Evde yokum! diyemedin, desen de içeriye bir yerlerden gireceğini bildin.
Eros okunu hazırlamıştı, sen kapını açtın, aşkı içeriye aldın.
Yeniden başladın, Şimdi nerde?Napıyo?Beni düşünüyo mu? diye düşünmeye...
Beni özledin mi? demeye...
Bak, kaç saat geçti, hala aramadı.Yirmi yedi dakika oldu, gelememesi normal mi, ordan burıya? diye arkadaşlarına sormaya...
Bunları yaparken, saçmaladığını hep bildin. Ama yapmadan duramadın.
Biliyorum, bu o. dedin. Beyaz atlı prens demedin, çünkü sen, bu tanımı yapmayacak kadar modern bir insansın.
Aşkı modernleştirdin, ama hep eski zaman aşklarına özendin.
Bir Romoe Juliet, bir Leyla ile Mecnun aşkı istedin. Ama, onlar kavuşamadılar ki... dedin, o aşktan vazgeçtin.
Bu defa kendi aşkının resmini çizdin.
Karşına çıktı, seninle aşk sözcükleri yarıştırmaya başladı.
Kıvırcık saçlarına fikrim takılıyo.dedi.
Ona vakit ayırmak istedin.
O da sana vakit ayırmak istedi.
İstekleriniz karşılıklı ve aynı anda olmaya başladı.
Artık aynı dili konuşuyoruz. dedin, fazla konuşmaya gerek kalmadığını fark ettin.
İşlerin zaten hep yoğundu. Ama sen vakit ayırabilmek, onu görebilmek için uykusuz kalmaya razıydın.
Uykusuz kaldınız...
Her önüne gelene Artık benim bi sevgilim var... dedin.
Ama birbirinizi tanımıyordunuz.
Her sözün ayrı bir önemi vardı.
Her ağzından çıkan söz seni ona, onu sana anlatacaktı.
Birbirini tanımaya çalışıyorken, dikkatsiz seçilen cümleler oldu, yürekler bazen hop, bazen çat etti.
İş yüzünden ayrı şehirlere gitmeye başlandı.
Her yolculamadan sonra minik bir burkuklukla dönüldü.
Yüreğini açtın, sevgisini verdi...
Yastığına sarıldın, çünkü başka şehirdeydi, başka şehirdeydin...
Beni özledin mi? dedin,
Çooook... dedi.
Aşk, başka şehirlerdeyken, özlem oldu.
Ona sarılmak istedin, geldi, sarıldın.
Sana eski aşk acılarını anlattı, dinledin.
Sen anlatmadın.
Her yaşadıın aşk, seni bana getirdi. Bu yüzden, benden öncekileri çoook seviyorum. dedin.
Gerçekten sevdin senden öncekileri, hiç kıskanmadın.
Sonra bilim adamları geldiler, açıklama yaptılar, Aşkın ömrü üç değil, iki yıl!
Aşkın hep ömür boyu sürmesini istedim. Ama bilim adamları aşkın en fazla üç yıl sürebileceğini açıkladılar.
Bilim adamlarından önce Shakespeare; Romeo ve Julieti yazıp, onları öldürdü...
Aşk tanrıçası Aphrodite, çirkin olduğu dağdan atılan, bu yüzden sakat bir tanrı olan, demirciler tanrısı Hephaistosla evlendirildi.
Aphrodite, hiçbir zaman Hephaistosa aşık olmadı, hep aşkı başkalarında aradı.
Ama ikisinin Qupido (Eros) adında güzeller güzeli bir aşk tanrısı oğulları oldu.
Bize aşık olalım diye Eros, oklar fırlattı.
Aphroditenin adı, Anadoluda İshtar oldu.
İshtar, aşık olduğu Gılgameş kendisine yüz vermeyince, onun başına türlü dertler açtı, acılar çektirdi.
Aşık olan İshtar, aşkla hırsı birleştirdi, hep Son cümleyi ben söylerim! O bana bööle yaptıına göre, ben de karşılığını göstermeliyim! yarışı başlattı.
Aşkla hırs birleşti, huzursuzluk başladı.
Ama Eros durmadan bize oklar yolladı.
Sezen Aksu,
Ben her bahar aşık olurum.
Rüzgar olur, yağmur olurum.
Filizlenir anılarda gururum.
Taşar içimden ruhum. dedi...
Eros oklar yollarken bize, kendi de aşık oldu. Çok huzurlu bir aşk yaşamaya başladı. Ama sevgilisinin kendisini hiçbir zaman uyurken görmesini istemedi. Merakına yenik düşen sevgili, bir gün Eros uyurken, yağ kandiliyle yanına geldi, onu görmek istedi. Tam bakarken kandilden sıcak bir yağ damlası, Erosun üstüne damladı. Eros uyandı ve sevgilisinin tek ricasını yerine getirmediğini fark etti ve gitti. Bir daha asla sevgilisi görmedi. Merakın, aşktan üstün gelmemesi gerektiğini anlattı.
Sonra Leman Sam,
Mutlu aşk yoktur!
Yoktur! dedi, Erosun sevgilisine...
Her aşk, bir şeyler öğretti.
Her yeni aşk, yeniden kendini anlatmayı gerektirdi.
Her yeni aşkta kendini yeniden anlatmaya çalışırken yoruldun.
Yaşım kaç oldu. Artık aşık olup, acı çektiremem kendime... dedin, ama gene olmadı.
Aşk kapıyı çalınca Evde yokum! diyemedin, desen de içeriye bir yerlerden gireceğini bildin.
Eros okunu hazırlamıştı, sen kapını açtın, aşkı içeriye aldın.
Yeniden başladın, Şimdi nerde?Napıyo?Beni düşünüyo mu? diye düşünmeye...
Beni özledin mi? demeye...
Bak, kaç saat geçti, hala aramadı.Yirmi yedi dakika oldu, gelememesi normal mi, ordan burıya? diye arkadaşlarına sormaya...
Bunları yaparken, saçmaladığını hep bildin. Ama yapmadan duramadın.
Biliyorum, bu o. dedin. Beyaz atlı prens demedin, çünkü sen, bu tanımı yapmayacak kadar modern bir insansın.
Aşkı modernleştirdin, ama hep eski zaman aşklarına özendin.
Bir Romoe Juliet, bir Leyla ile Mecnun aşkı istedin. Ama, onlar kavuşamadılar ki... dedin, o aşktan vazgeçtin.
Bu defa kendi aşkının resmini çizdin.
Karşına çıktı, seninle aşk sözcükleri yarıştırmaya başladı.
Kıvırcık saçlarına fikrim takılıyo.dedi.
Ona vakit ayırmak istedin.
O da sana vakit ayırmak istedi.
İstekleriniz karşılıklı ve aynı anda olmaya başladı.
Artık aynı dili konuşuyoruz. dedin, fazla konuşmaya gerek kalmadığını fark ettin.
İşlerin zaten hep yoğundu. Ama sen vakit ayırabilmek, onu görebilmek için uykusuz kalmaya razıydın.
Uykusuz kaldınız...
Her önüne gelene Artık benim bi sevgilim var... dedin.
Ama birbirinizi tanımıyordunuz.
Her sözün ayrı bir önemi vardı.
Her ağzından çıkan söz seni ona, onu sana anlatacaktı.
Birbirini tanımaya çalışıyorken, dikkatsiz seçilen cümleler oldu, yürekler bazen hop, bazen çat etti.
İş yüzünden ayrı şehirlere gitmeye başlandı.
Her yolculamadan sonra minik bir burkuklukla dönüldü.
Yüreğini açtın, sevgisini verdi...
Yastığına sarıldın, çünkü başka şehirdeydi, başka şehirdeydin...
Beni özledin mi? dedin,
Çooook... dedi.
Aşk, başka şehirlerdeyken, özlem oldu.
Ona sarılmak istedin, geldi, sarıldın.
Sana eski aşk acılarını anlattı, dinledin.
Sen anlatmadın.
Her yaşadıın aşk, seni bana getirdi. Bu yüzden, benden öncekileri çoook seviyorum. dedin.
Gerçekten sevdin senden öncekileri, hiç kıskanmadın.
Sonra bilim adamları geldiler, açıklama yaptılar, Aşkın ömrü üç değil, iki yıl!
Aşkın ömrü
Reviewed by Editor
on
Pazartesi, Ocak 13, 2014
Rating:
Hiç yorum yok: