Haşhaşiler Hakkında Bilgiler

Haşhaşiler (Assasin, Haşaşın, Haşışın, Hassassin, Haşaşiyyın, Hašišiyun gibi diğer isimleri de almışlar) - Hasan Sabbah'ın 1090 yılında Alamut kalesini alması ile kurulmuştur.

Assasin İngiliz kökenli bir kelime olup suikastçi anlamına geliyor ve birçok dillerde de benzer şekillerde kullanılıyor. Haşhaşi yönetim tarafından talimat verilmiş suikasti gerçekleştiriyordu. Bu kişiler genellikle çocuk yaşlarından ailelerinden alınıyor ve eğitilmeye başlanırdı. Diğer katillerden farklı olarak olağanüstü profesyonel olurlardı.

Hasan Sabbah

Hasan Sabbah'ın amacı Selçuklu Devlet'inden intikam almaktı. Bunun için Nizamülmülk ve Sultan Melikşah'ı öldürmek istiyordu. (Devlet sarayından kovulma hikayesinden dolayı). Hasan Sabbah, Alamut kalesini aldıktan sonra kalede bazı değişiklikler yaptı; kalenin asma bahçelerini yeniledi, duvarlarını güçlendirdi. Hasan gençken bir şeyhin ona haşhaş içirmesi ile bu bitkinin etkisini anlamış, onunla birçok insanı ele geçirebileceğini düşünmüştü. Alamut kalesini aldıktan sonra Hindistan'dan haşhaş meyvesini getirtti. Dünyanın dört bir tarafından köle pazarlarından güzel kadınlar getirtip başlarına hanım ağaları koyarak yetiştirdi. Hasan Sabbah çok geçmeden Alamut'a yakın küçük kaleleri, Hazar Denizi'ne yakın büyük bir kaleyi de aldı. Hasan Sabbah'ın bu başarılarını duyan diğer İsmaili tarikatına mensup erkekler Alamut'a akın etmeye başladılar.

Melikşah'ın varisinin kim olacağına karar verilirken, takvimler 1092 iyi gösteriyordu. O zamana kadar yetiştirilen Haşhaşi fedailerinden biri olan İbn Ebu Tahir, Nizamülmülk savaş hazırlığında iken çadırına talebe kılığında girip onu öldürmüş, Haşhaşiler'e yapılacak olan hamle böylece önlenmişti. Çok geçmeden yine Haşhaşiler tarafından Melikşah da öldürülmüş, böylelikle Selçukluların çöküşü hızlanmıştı. Daha sonra Sultan Sencer, Haşhaşiler'e bir hamle yapmayı düşünmüş, ancak yatağına saplanmış hançeri ve mektubu görünce fikrinden vazgeçmişti. Mektupta "İster bize hücum et, istersen bizi rahat bırak, eğer yatağına kendi evim gibi girebildiysem kendinden sakın İbn Ebu Tahir" yazıyordu.

Selçuklular çöküşe geçtikten sonra Haşhaşiler İran'ın kuzeyi, Güney Asya, orta Asya, Doğu Anadolu, Güney Anadolu ve Irak'ın kuzey bölgelerinde hakimiyet kurmuştu. İran kökenli olan bu örgüt, bölgeyi hakimiyetlerinde tutan ve İsmailileri ezmeye çalışan Selçuklulara karşı mücadele etmek amacıyla suikastleri sistemli bir saldırı aleti olarak gerçekleştirmeye başladılar. Hedef aldıkları kişiyi öldürmekte çok net ve başarılıydılar. Yöntemlerinin temel ilkeleri az kayıp vermek, masum insanları öldürmemek olsa da, onlara olan korkunun sürekli canlı tutulması için cinayetlerini halka açık mekanlarda, çoğu zaman ibadethanelerde gerçekleştirdiler. Hedeflerine gittikçe yaklaşan Haşhaşiler, kurbanın kurtulmaması için zehir, ok ve mızrak yerine göre de hançer kullanıyor, yakalandıklarında ise intihar yerine, öldürülmeyi tercih ederlerdi.

Hasan Sabbah müritlerine "Biz sadece bir insanı öldürmekle kalmayıp, bin kişinin kalbine de korku tohumları salacağız" demiş ve Haşhaşiler'e kurbanı öldürdükten sonra kaçmamalarını, durup beklentilerini tembihlemişti. Bir Haşhaşin cinayeti işlemeden önce beklemeli, kurbanın her hareketini öğrenip onu öldürmek için en ideal zamanı seçmeliydi. Selçuklular, Haşhaşiler'in Alamut Dağı'ndaki kalesini defalarca çevirmiş olsa da fethedememişlerdi.

Sonraları Haşhaşiler Moğol istilasından nasiplerini almış, 1256 yılında Alamut kalesini, 1260 yılında Masyaf Kalesi'ni kaybetmişlerdi. 1277 yılında bir çok kişiye suikast düzenlemiş, aynı yıl Alamut'u almaya çalışmış ama başarılı olamamışlardı. Sonraki denemeler de (1281, 1292, 1389) sonuçsuz olmuştu. 1402 yılında bir bilim adamının öldürülmesi Haşhaşilerin varlığının son ispatıydı.