Berlin’e gitmek için en iyi 20 neden

Son derece zengin bir tarihe sahip olan Berlin, her yaştan insanın ziyaret etmesi için pek çok nedene sahip. İşte birkaçı...

Müzeler
Berlin tam anlamıyla bir müze cenneti. Bu müzeler arasında bizleri en çok ilgilendiren ise Bergama Müzesi. 120 metreyi bulan, mitolojiden hikâyelerin sıralandığı friziyle son derece etkileyici olan Bergama Altarı’nın yanı sıra müzede, M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen Babil Kenti’ne ait İştar Kapısı’nı da görebilirsiniz. Ayrıca, Berlin’deki Film Müzesi’nden Doğal Tarih Müzesi’ne kadar daha onlarca müze, gezmekle bitecek gibi değil. Tarihe ve sanata ilgi duyanlar antik Roma ve Yunan dünyasına ait heykelleri görebilecekleri Altes Museum’u ve 19. yüzyıl heykellerini görebilecekleri Alte Nationalgalerie’i mutlaka ziyaret etmeli.

Almanya Berlin
Mimari
90’lı yıllarda Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla ortaya çıkan alan modern mimarinin seçme örnekleriyle donatılmış. Dünyanın en önemli mimarlarının eserleri, şimdi kentin merkezini oluşturuyor. Daniel Libeskind ve Robert Stern gibi dünyanın ünlü mimarları Berlin’i adeta mimari açık hava müzesine çevirmişler. Son 15 yıldır ise adeta modern mimarinin gövde gösterisi yaptığı bir kent, Berlin.

Mitte
Mitte, Almanca’da “orta” anlamına geliyor. Berlin Mitte olarak anılan bölge ise kentin ilk kurulduğu alan. Dolayısıyla politik, kültürel ve ticari olarak kentin kalbi burada atıyor. Tarihi binaların evsahipliği yaptığı çok sayıda müze, otel ve eğlence mekânı bu bölgede bulunuyor. Bu bölgede mimari anlamda kentin geçmişini, bugününü, hatta geleceğini okumak mümkün. Tarihe tanıklık etmiş yapılarla kentin geleceğini oluşturan yapılar Mitte’de içiçe yaşıyor.


Brandenburg Kapısı
18. yüzyılda Berlin kentine girişi sağlayan 18 kapıdan en muhteşem olanı. Soğuk savaş döneminin sembolü olan kapı, bugün restore edilmiş haliyle turistlerin fotograflarına fon oluşturuyor. Kapının en üst noktasında bulunan ve dört atın çektiği arabasında tasvir edilen “Zafer Tanrıçası” heykeli göz kamaştırıcı. Kapının hemen yanıbaşında, konsolosluk ve banka binalarıyla çevrelenen Pariser Platz (Pariser Meydanı) bulunuyor.

Unter Der Linden
Brandenburg Kapısı’ndan başlayarak yaklaşık 1,5 kilometre boyunca uzanan Unter der Linden Bulvarı’nda, Berlin’in en muhteşem tarihi yapıları sıralanıyor. Yine mimari olarak en şaşalı restoranlarda bu bulvar üzerinde. 18. yüzyıl yapısı olan Opera Binası’nın bir bölümü restoran olarak hizmet veriyor. Bulvarın adının anlamı ise oldukça romantik; “ıhlamurlar altında”. İsmini, bulvar boyunca sıralanan ıhlamur ağaçlarından alıyor.

Alexanderplatz
Geçmişte Doğu Berlin’in sembolü olan meydan, aynı zamanda ticaret merkeziydi. Kitaplara da konu olan meydan, Berlin Duvarı’na ve Doğu Almanya yönetimine karşı 1989 yılında yapılan 700 bin kişilik gösteriye evsahipliği yapmış olmasıyla da ünlü. Yazar Alfred Döblin’in, 1929 yılında yazdığı romanı “Berlin Alexanderplatz” bu meydanda geçiyor. Yazar, bu meydanı “Kozmopolit kentin titreyen kalbi” olarak tanımlıyor.

Bertolt Brecht
1898-1956 yılları arasında yaşamış olan ünlü şair ve oyun yazarı Bertolt Brecht, ömrünün son 7 yılını Doğu Berlin’de geçirmiş. “Üç Kuruşluk Opera” ve “Kafkas Tebeşir Dairesi” gibi ülkemizde de sahnelenen birçok tiyatro eserine imza atan sanatçının, aktrist eşi Helena Weigel’le yaşadığı ev, bugün müze olarak ziyarete açılmış. Çiftin çalışma odaları, kütüphaneleri ve evlerinin çeşitli bölümleri ziyaret edilebiliyor.

Tiergarten Park
Avrupa’nın en büyük şehir parkı olan Tiergarten, geçmişte Prusyalı yöneticilerin tazılarla avlanma alanıydı. Heybetli ağaçların ve geniş çim alanların yanında göller ve yürüyüş yolları Berlinlilerin özellikle yaz aylarında parka çok fazla rağbet etmesinin nedeni. Kış aylarında karla kaplanan park, farklı bir güzellikle çıkıyor ziyaretçilerinin karşısına.

Kreuzberg
Daha çok Türklerin yaşadığı bölge olarak bilinen Kreuzberg, aynı zamanda alternatif yaşayan Almanların da mekânı. Bu iki farklı yaşam biçiminin ortaya çıkardığı bar, kafe ve sinemalar son derece şaşırtıcı mekânlar. Burada Türklerin Alman kültürüne ne kadar çok şey kattığını görmek mümkün. Marketler, restoranlar ve barlar, Kreuzberg’te yepyeni bir sentez olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye’den gelen ürünlerin satıldığı marketler ve restoranlarda en çok dikkat çeken slogan ise “helal”.

Checkpoint Charlie
İki Almanya’nın olduğu ve Berlin’in doğu ve batı olarak ikiye bölündüğü “Soğuk Savaş” yıllarında, ana geçiş için kullanılan kapıdan geriye kalanlar şimdi turistlerin uğrak yeri. Ayrıca o dönemleri kronolojik olarak görebileceğiniz, doğu tarafından duvarı geçmek isteyenlerin yaşadıklarını gösteren fotoğraf ve objelerin sergilendiği Checkpoint Charlie Müzesi de aynı yerde.

Charlottenburg
18. yüzyılda Alman kraliyet ailesinin yaşadığı sarayın bulunduğu Charlottenburg semtinin sokaklarında sıralanan evler, o dönemlerin mimarisinden izler taşıyor.
Burada 18. yüzyıl yapısı olan ve barok mimarinin etkileyici yapılarından sayılan Eski Saray’ı gezebilir, içinde Truva’dan da eserler bulunan Tarih Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Charlottenburg, Berlin’in en çok turist çeken bölgesi.

Kurfürstendamm
Berlin’de alışveriş yapmak isteyenlerin mutlaka uğraması gereken bir semt Ku’damm. İkinci Dünya Savaşı sırasında bombalanan 1895 tarihli Kaiser Wilhelm Kilisesi de burada. Kiliseden geriye kalan bölümde savaş yıllarına ait fotoğraflar sergileniyor.

Bu bölümün orijinal tavan mozaikleri de son derece etkileyici. Eski kilisenin hemen yanıbaşındaki, sekizgen formda inşa edilip mavi camla kaplanmış yeni kilise, iç mekânına hâkim mavi ışığıyla görülmeye değer.

Futbol
2006 yılının yaz aylarında Almanya’da yapılacak olan Dünya Kupası maçlarının bazıları Berlin’de oynanacak. Şimdiden kentin her yerine futbol hâkim olmuş bile. 1936 yılında inşa edilen Olimpiyat Stadyumu futboldan hoşlanmasanız bile mimari olarak görülmesi gereken bir yapı. Bu etkileyici stadyum, maç olsun ya da olmasın her gün ziyarete açık.

Çocuklar
Berlin Hayvanat Bahçesi, çocuklar için bulunmaz fırsat. Dünyanın her yerinden getirilen hayvanların yanı sıra akvaryum bölümünde de deniz canlılarını görmek çocuklar için hoş bir deneyim olacaktır. Doğal Tarih Müzesi’nde, özellikle dinozorların olduğu bölüm çocukların yoğun ilgisini çekiyor.
German Museum of Technology ise teknoloji meraklısı çocuklara göre... Burada çocuklar yüzlerce interaktif istasyonda gökyüzünün neden mavi olduğundan, bir pilin nasıl çalıştığına kadar birçok konuyu öğrenebilirler.

Yemek
Berlin tam bir gurme şehri. Dünyanın tüm mutfaklarından örneklerin yanı sıra yaratıcı şeflerin yarattığı lezzetler de kentin yemek kültürünü zenginleştiriyor. Hatta kentte gurme turu düzenleyen çok sayıda acenta bile var ve son derece iddialılar. Akşam yediden gecenin geç saatlerine kadar süren bu turlarda bir gece boyunca farklı mekânlarda, farklı lezzetler tatmanız mümkün.

Metro
Kenti bir ağ gibi saran metro hattı sayesinde Berlin’i gezmek son derece rahat. Ayrıca, iyi düzenlenmiş yönlendirme tabelaları sayesinde nereye, nasıl gideceğinizi anlamanız çok kolay. Günlük veya haftalık satın alacağınız kartlarla metro yolculuklarınızı oldukça ekonomik yapabilirsiniz.

Wolsburg
Her ne kadar Berlin’e trenle bir saat mesafe de olsa, yüzyılın başlarından günümüze kadar klasik arabalardan spor arabalara kadar yüzlerce arabanın sergilendiği Wolsburg’taki Autostadt, araba meraklılarının bir günlerini mutlaka ayırmaları gereken bir mekân. İlginç bir deneyim olacağı kesin!
Berlin’e gitmek için en iyi 20 neden Berlin’e gitmek için en iyi 20 neden Reviewed by Editor on Cumartesi, Şubat 01, 2014 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.