Konya Bilgileri, Yemekleri, Gezilecek Yerleri

Konya
Eski adı tasvir anlamına gelen İkonion olan Konya, Roma döneminde İconium, Claudius döneminde Claudiconium, Hadrianus döneminde ise Colonia Selia Adrina Augusta İconium olarak kaynaklara geçmiştir.

Konya'da ilk yerleşmelerin Orta Tunç Çağı'na kadar uzandığını gösteren buluntular vardır. Karahöyük'teki Hitit yerleşmesi daha yakın tarihli olmakla birlikte, ilk yerleşmelerdendir. 1200'lerde Trakya'dan gelen Frigler Hitit egemenliğini sona erdirdiler. Frigleri ise M.Ö. 695'te Kimmerler yendiler.

Kimmerleri Asurlular ve Medlerin Anadolu dışına çıkarmalarından sonra, Lidya Krallığı bölgede hakim oldu. Ancak bu hakimiyet de fazla uzun sürmedi ve Pers İmparatoru Kiros, Lidyalılar'ı yenerek kenti sınırları içine kattı.

Darius zamanında kent, Perslerin yönetim modeli içinde Kapadokya Satraplığı'na bağlandı. İskender'in Anadolu seferi sırasında Makedonyalılar'ın eline geçen kent halkı, bu yönetimden memnun kalmayınca eski bir Pers soylusu olan Ariarates'in önderliğindeki Kapadokya Krallığına katıldı. M.Ö. 99'da Pontos hakimiyetine giren Kapadokya ile birlikte Konya da Pontos kenti oldu ve M.Ö. 17'de kesin olarak Roma sınırları içine katıldı. Özellikle ticaret yolu üzerinde olması nedeniyle, Roma İmparatorluğu döneminde büyük önem kazandı.

Roma İmparatorluğu'nun önce zayıflaması, sonra da bölünmesi ile kent Araplar, Bizanslılar ve Haçlılar arasında sürekli el değiştirdi. 1074'te bir süre Anadolu Selçukluları tarafından ele geçirilen kent, yine önce Haçlılar, sonra da Bizanslılar tarafından işgal edildi. Daha sonra tekrar Anadolu Selçuklularının hakimiyet kurduğu kent, Selçukluların yıkılmasıyla Karamanoğlu Beyliğinin hakimiyetine girdi ve 1398'de I. Bayezid kenti Osmanlı topraklarına katıncaya kadar bu beyliğin elinde kaldı. Osmanlılar 1402 Ankara Savaşında Timur'a yenilince, kent tekrar Karamanoğullarının yönetimine girdi. İstanbul'un fethinden sonra Anadolu'yu Osmanlı topraklarına katmak üzere bir dizi sefere çıkan Fatih kenti ele geçirdi ve Konya, Kanuni zamanında Karaman eyaletinin başkenti oldu.

Kent tarih boyunca siyasi öneminden çok, kültürel alandaki katkıları ile öne çıkmıştır. Tüm dünyada öğretisi ile tanınan Mevlana ve ünlü fıkra kahramanı Nasrettin Hoca Konya'da yetişmiştir. Mevlevilik tarikatının kurucusu olan Mevlana'nın tarikat okulu. günümüzde bir müze olarak hizmet vermektedir.


Konya yemekleri


17. yüzyılda Konya'ya gelen Evliya Çelebi, burası hakkında "Yiyeceklerden beyaz ekmeği, kahisi (simit), çöreği, ballı böreği, çeşitli helvaları, zelbiyesi, pandisi, pişmaniyesi ve tahini çok meşhurdur." diye yazar.

Konya'da yemek vakitleri üç yerine dörttür. "Kuşluk" sabah kahvaltısıdır. Öğle ve akşam yemeklerinden sonra, geç saatlerde "yat geberlik" adı verilen bir öğün daha vardır. Cuma günlerinin de yöredeki yemek kültüründe özel bir yeri vardır. Bu, hafta tatilinin Cuma günü olduğu dönemlerden kalma bir alışkanlıktır. Bu günlerde genellikle tandır ya da çarşı böreği yapılır ve kuşluk öğünü öğleye doğru kaydırılarak yenir. Akşamları ise sofraya çorba, et, pilav ve tatlı çeşitlerinden oluşan ağır bir yemek gelir.

Konya'nın kendine özgü olan ve misafirlere mutlaka ikram edilen yemeği Tandır Kuzusu'dur. Bir başka adı da çebiç olan yemek, ilkbahar ve yaz aylarında kuzu, kış aylarında ve sonbaharda ise keçi etinden yapılır. Bunun için önce hayvan kesilerek, başı gövdeden ayrılmadan derisi yüzülür. İç organları çıkarılır ve sakatat kısmı parçalanarak karnına doldurulur. Bütün olarak tuzlu ve kırmızı biberli salça ile ovulur. But kısımları ise yarılarak içine sarımsak dişleri ve soğan yerleştirilir. Ayakları ve başı karın boşluğuna doğru yatırılır. Ayakları ayrıca telle bağlanır ve dinlenmeye bırakılır. Tandır yakılır ve çalıların isi-dumanı bittiğinde tel bağlı ayakların arasından bir demir çubuk geçirilerek tandırın içine sarkıtılır. Tandırın dibine, içinde biraz su olan bir tencere konur. Eriyen yağlar bunun içine akar. Tandırın saç kapağı kapatılır ve etrafı çamurla sıvanır. Tam üç saat burada bırakılan kuzu, kıvamınca pişmiş olur. Tencerenin içine akan yağlar ise bulgur pilavında kullanılır. Pilavın içine kuzunun karnından alınan ciğer ve yüreği de ince bir şekilde doğranarak katılır. Sofraya gelen kuzu elle yenir ve bu et yemeği bittikten sonra üzerine ekşili bir yemek daha yenir.

Torba yoğurdu, turfan denen yayık yağı, çökelek, peynirle yapılan sündürme denen tatlı, yoğurt, pirinç ya da yarma ile yapılan toğa, mercimekli oğmaç, ekşili bamya, zülbiye denilen soğan yahnisi, kayısı ve erik yahnisi, ekşili kabak ve eriğin et ve salça ile kavrularak pişirilmesinden oluşan calla, yörede normal günlerin yemekleri arasındadır. Ekmekler de çeşitli biçimlerde yapılır. Bazlama, yufka, şebit, haşhaşlı ekmek ve mayalı hamurdan yapılan fodla, bölgelere göre değişen alışkanlıkları gösterir. Tandır böreği, çarşı böreği ve sedir böreği, hamur işlerindeki çeşitlemelerdir. Böreklerle birlikte ünü kent dışına kadar çıkmış olan bir çeşit pide olan etli ekmek de, yöreye özgü tatlardandır.

Konya'da özel olarak helvacılara ayrılmış bir çarşı bulunur. Yöre mutfağında önemli bir yere sahip olan helvanın birden fazla çeşidi bulunur. Çöğenli şeker helvası, dut pekmezi, unlu pekmez helvası, susamlı, cevizli ve tahinli helva, en çok tüketilen çeşitlerdir. Tatlı türlerinden kaymakla yapılan höşmelim de, yine yöreye özgü tatlar taşır.

Konya gezilecek yerler


KENT MERKEZİ

Konya ile birlikte ilk akla gelen Mevlana, Mevlevilik ve Mevlana'yı anma törenleri olan Şebi Aruz'dur. Her yıl 10-17 Aralık tarihlerinde yapılan Şebi Aruz, uluslararası bir etkinliktir ve bu tarihte yerli yabancı çok sayıda ziyaretçi Konya'ya gelir.

Mevlana Müzesi ve Yeşil Türbe: Mevlevi tarikatının eskiden okul olarak kullandığı Mevlana Türbesi ve Mevlevi Dergahı Külliyesi, bugün müze olarak hizmet vermektedir. 6.500 m2 alana yayılmış olan bu yapılar topluluğu, Selçuklu döneminde sarayın gül bahçesi olarak düzenlenmiş ve I. Alaeddin Keykubat tarafından Mevlana'nın babasına Tebriz'den Konya'ya çağırdığında hediye edilmiştir. Külliye'de Yeşil Türbe (Mevlana ve oğlu Sultan Veled'in türbeleri), mescit, semahane, derviş hücreleri, matbah (dervişlerin yemek pişirdikleri ve dergaha yeni girecek olanların çile yeri) ve Hürrem Paşa, Hasan Paşa, Sinan Paşa, Murad Paşa ve Mehmet Bey'e ait türbe yapıları bulunur. 1926'da müze olan yapıda Mevlevilere ait 3.700 kadar el yazması ile 9.000'den fazla basma eser bulunur. Müzede ayrıca yine Mevlevilere ait müzik aletleri, hat ve kumaş örnekleri ile halılar sergilenmektedir.

İnce Minare Medresesi: 13. yüzyılda Selçuklular tarafından yapılmış olan İnce Minare Medresesi, 19. yüzyıla kadar üniversite olarak kullanılmış, bir süre terkedildikten sonra 1956'da Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak düzenlenmiştir.

Sırçalı Medrese: Selçuklulara ait bir başka 13. yüzyıl yapısı da Sırçalı Medrese'dir. Fıkıh dersleri için kurulan medrese, ismini çini süslemelerinden alır. ‚inili medreselerin ilk örneklerindendir. İki katlı açık avlulu plan tipinde yapılmış olan medrese, dışa taşan taç kapısı, taç kapının sağındaki iki basamakla çıkılan türbesi ve ortası firuze renkli çinilerle bezenmiş kubbesi ile ilgi çekicidir. Bugün Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait mezar taşlarının sergilendiği Mezar Anıtları Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Karatay Medresesi: 13. yüzyıl Selçuklu dönemine ait Karatay Medresesi, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait çini eserlerin sergilendiği bir çini müzesi olarak hizmet vermektedir. Mimari plan özellikleri, kubbe örtüsü ve bezemeleri ile Türk sanatının en önemli eserlerinden birisi olan Karatay Medresesi, Alaeddin Tepesi eteklerinde yer alır. Kapalı avlulu medrese plan tipinde inşa edilen yapı tek katlıdır. Kesme taş, sırlı ve sırsız tuğla bir arada uyumlu bir şekilde kullanılmıştır. Çini sanatı açısından benzersiz örneklerden oluşan süslemeler, kubbeli avlu ve ana eyvanda yoğunlaşmıştır. Uzmanlar bu yapıyı, yoğun bezeme ile mimarinin uyumlu beraberliğinin ender örneklerinden birisi olarak değerlendirirler.

Alaeddin Camisi: Kentin tam ortasında yükselen bir höyük olan Alaaddin Tepesi'nde, Selçuklu dönemine ait Alaaddin Camisi ve türbeler bulunur. Caminin yazıtından buranın kentteki en eski Selçuklu yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Yıllar içinde sürekli eklemeler yapılmış veya onarım görmüştür. Planı açısından uzmanlar arasında sürekli tartışmalara neden olan camide, en eski bölüm abanoz ağacından yapılan minberdir. Bir duvarla çevrili olan cami ve türbeleri, restorasyon çalışmaları nedeniyle gezmek mümkün değildir.

Sahip Ata Külliyesi: 13. yüzyıl Selçuklu eseri olan külliyede cami, türbe ve hamam bulunur. Türbe bölümünde Selçuklu dönemine ait çini örneklerinin en güzellerini görmek mümkündür.

Aziziye Camisi: 17. yüzyıl yapısı olan cami 1867'de yanmış, ancak Abdülaziz ve annesi tarafından onarılmıştır. Tümüyle Barok-Rokoko tarzı mimarisi ve zengin süslemeleriyle kentteki ilginç ziyaret noktalarından biridir.

Müzeler: Konya ve çevresindeki arkeolojik kazılardan ele geçirilen buluntuları görmek için Arkeoloji Müzesi'ne, Konya yöresinin giysi, el işleri, silah ve sikke kolleksiyonu için ise Etnografya Müzesi'ne gitmek gerekir. 3.000 m2lik bir alana kurulmuş olan Koyunoğlu Şehir Müzesi, Anadolu'daki uygarlıklara ait buluntuları, sikkeleri, doğa tarihi bölümü, etnografik eserleri, halı ve kilimleri ve 20.000 ciltlik kütüphanesi ile Anadolu'nun en zengin müzelerinden birisidir.

Diğer: Kent merkezindeki Alaaddin Tepesi'nin yamaçlarında, Mevlana Müzesi'ne doğru Selçuklu dönemine ait Alaaddin Köşkü, Sahip Ata Külliyesi, Hasbey Darül Huffazı ve Şerafettin Camisi bulunur. Osmanlı dönemine ait olan Selimiye Camii ve Yusuf Ağa Kitaplığı da aynı bölgededir.

KONYA ÇEVRESİ
Neolitik dönemden itibaren çeşitli yerleşmelere sahne olan Konya bölgesinde Hitit, Frig, Lidya, Makedon va Roma dönemlerinden kalıntılar bulmak mümkündür.

Çatalhöyük: Konya merkezin 52 km güneydoğusunda, M.Ö. 6800-5700 tarihlerine uzanan, Ön Asya'daki en eski yerleşimdir. Çatalhöyük, 1958 yılında James Mellaart tarafından ortaya çıkarılmış ve 1961-1965 arasında kazılar yapılmıştır. Bitişik nizamdaki evlerin dış duvarları tamamen kapalıdır ve kendiliğinden bir savunma duvarı oluşturur. Kerpiç malzeme ile inşa edilmiş olan evler, birbirlerinden avlular ile ayrılır. Evlere giriş düz olan damlardan tahta merdivenler ile yapılır. Evlerin içinde dinsel duvar resimleri ve adak heykelcikleri bulunmuştur. Hemen her evde kutsal bir seki bulunur. Bu uygarlıkta ölülerin ev içlerindeki seki altlarına gömüldüğünü gösteren buluntular ele geçirilmiştir. Ayrıca günlük kullanım eşyaları olarak dokuma, çömlek ve ağaç eşyalar kullanıldığı bilinmektedir. Çatalhöyük'de basit sulu tarım yapılmış, buğday, arpa, baklagiller, bezelye, burçak, turpgiller, ardıç, şam fıstığı yetiştirilmiştir. Ayrıca buluntular, yerleşimin büyükbaş hayvancılığa, ticaret ve endüstriye dayanan bir ekonomisi olduğu kanıtlanmıştır. Çatalhöyük buluntularının büyük kısmı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.

Karahöyük: Merkezden 7 km uzaklıktaki Karahöyük'te yapılan kazılar, Hitit dönemine ait kent kalıntılarını ortaya çıkarmıştır. Buradaki mezarlık, Hitit ölü gömme törenleri ile ilgili bilgi verir.

Karapınar: Konya'dan 96 km doğuya gidildiğinde Karapınar'a ulaşılır. Etkileyici krater göllerinin bulunduğu Karapınar, ayrıca tarih boyunca bölgeye yerleşmiş değişik uygarlıklardan izler taşır. Bu göller arasında en önemlisi Meke Krater Gölü'dür. 1.500 m2lik gölden tuz elde edilir. Ayrıca bir kuş cennetidir. Gölde yaşayan meke kuşu, tamamen yöreye özgü bir cinstir.

Akşehir:
Konya şehir merkezine 134 km uzaklıktaki Akşehir, Nasrettin Hoca'nın yaşadığı yerdir. İlçede her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında Uluslararası Nasrettin Hoca şenlikleri düzenlenir. Nasrettin Hoca hem medrese hocası, hem de kadıdır. Mezarlıkta bulunan türbesi, mimarisi ile Nasrettin Hoca fıkralarını anımsatır. Altı sütun üzerine oturan kubbeli yapının iki sütunu arasında kilitli bir kapı bulunur. Akşehir'de ayrıca bir Arkeoloji müzesi vardır.

Beyşehir: Konya'ya 90 km uzaklıktaki Beyşehir'de, üzerinde 20 kadar ada bulunan Beyşehir Gölü bulunur. Adalarda bulunan arkeolojik kalıntılar ve dikit ve sarkıtlı mağaralar ilgi çekicidir. Gölün çevresinde Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'a ait bir yazlık saray olan Kubadabad Sarayı'nın kalıntıları bulunur. Selçuklu dönemi sivil mimarisinin en önemli eserlerinden olan saray, sanat tarihi açısından son derece önemlidir. Saray için yapılan kazılar sırasında 5.200 m2lik bir alana yayılmış olan Selçuklu kenti ortaya çıkarılmıştır. Alçak bir sur duvarının içinde Büyük Saray, Küçük Saray, Firdevs Av Hayvanları Parkı, kayıkhane, tershane ve 16 yapı kalıntısı bulunmuştur. Saray yapısının iç süslemelerinde alçı, figürlü olarak kullanılmıştır. Yine saray duvarlarında bulunan çinilerin saray çevresindeki atölyelerde sıraltı ve sırüstü teknikleri denenerek yapıldığı anlaşılmıştır. Buradaki kazılardan çıkan tüm alçı ve çini buluntular, Konya Karatay Medresesi ‚ini Müzesi'nde sergilenmektedir. Beyşehir'de yine bir Selçuklu eseri olan Taş Medrese, bölgede dönemin mimarisi ile ilgili bilgi veren yapılardan biridir.

Çamlık Köyü: Beyşehir-Akseki yolu üzerindeki ‚amlık Köyü, mağaraları ile gezilmeye değer bir yerdir. Burada Uzunsu Deresi ile birbirine bağlı bir dizi mağara bulunur. Dere zaman zaman vadiye çıkarak Körükini, Değirmenini ve Suluin Mağaralarını birbirine bağlar.

İvriz Kaya Kabartması: Ereğli yakınlarında bulunan İvriz Kaya Kabartması, bereket tanrısı ve yerel yönetici Warpalavas'ı bir arada betimleyen önemli bir buluntudur. Warpalavas'ın tanrıya şükranlarını sunduğu yazıt, M.Ö. 8. yüzyıla tarihlenir.

Rüstem Paşa Kervansarayı: Yine Ereğli yakınlarında Rüstem Paşa'nın Mimar Sinan'a yaptırdığı kervansarayın farklı bir planı vardır. Yıkık durumdaki kervansarayın iki kapısından birisi Bağdat Kapısı, diğeri ise Konya kapısı olarak bilinir.

Lala Mustafa Paşa Külliyesi: Ermenek'te cami, arasta, imaret ve kervansaraydan oluşan külliye Mimar Sinan yapısıdır.

Mesire Yerleri: Kapalı bir havza üzerine kurulmuş olan Konya'nın yakın çevresinde Akşehir, Beyşehir ve Suğla tatlısu gölleri vardır. Bu göllerin çevreleri ve göllere akan akarsuların kenarları, Orman Bakanlığı ya da yerel yönetimlerce mesire yeri olarak düzenlenmiştir. Ayrıca Konya merkezinin batısı ve güneyi bağ ve bahçelerle kaplıdır. Bunların en ünlüsü Meram Bağları'dır. Burası, Selçuklu döneminde varlıklı kişilerin yaz aylarını geçirmek için bağ evi yaptırdıkları, şiirlere, seyahatnamelere ve divanlara konu olmuş bir bölgedir. Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar, yörenin Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemlerinde de yazlık olarak kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca Alaeddin Tepesi'nin kuzeybatısındaki Dede Bahçesi, tepenin üzerindeki Alaeddin Bahçesi, Beyşehir'e 6 km uzaklıktaki Yakamanastırı, Akşehir çevresindeki Çamlıköy ve Huğulu, günübirlik gidilebilecek havadar ve yeşil alanlardır. Konya ilinde bulunan kaplıca ve içmeler ise Çavuşköyü, Seydişehir, Kuşaklı, Doğanbeyli, Höyük-Köşk Köyü Hamamı, Sevindik Hamamı ve Ilıcapınar'dır.
Konya Bilgileri, Yemekleri, Gezilecek Yerleri Konya Bilgileri, Yemekleri, Gezilecek Yerleri Reviewed by Editor on Pazar, Mayıs 27, 2012 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.