Kelenderis - Gilindire - Aydıncık
Kelenderis'in M.Ö XI. yüzyılda Suriye'den gelen Fenikeli Sandokos tarafından bir ticaret ve liman kenti olarak kurulduğu söylenmekte, Grekler ve Ionyalılar tarafından koloni olarak geliştirildiği sanılmaktadır.
Taşlık Kilikya'nın önemli bir limanı ve kalesi olan antik Kelenderis, Samoslular (Sisamlılar), Hititler, Asurlular, Fenikeliler, Selefkoslar, Mısırlılar, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Ermeniler, Karamanoğulları ve Osmanlılar dönemini yaşamıştır. İlk çağda Kilikya'nın en iyi limanlarından birine sahip olan Kelenderis'in kalıntıları İçel İli Aydıncık İlçesi'ndedir.
(Mersin-Antalya karayolu üzerinde, deniz kenarında kurulmuş ve 36 Kuzey enlemi ile 33 Doğu boylamı arasında yer alan, Aydıncık, İçel ilinin bir ilçesidir. Mersin'e 175 km, Antalya'ya ise 325 km.dir. Silifke'nin 85 km. batısında, Anamur'un 52 km. doğusundadır. Kuzeyindeki Gülnar ilçesine olan uzaklığı ise 32 km'dir. Karaman-Mut-Gülnar yolu, Aydıncık içerisinde, Mersin-Antalya karayolu ile birleşmektedir.
Yüzölçümü 410 km2'dir. 1990 Genel nüfus sayımına göre, ilçe merkezinde 7040, 1997 yılı itibariyle ise 8713 kişi yaşamaktadır) Kelenderis, Osmanlılar Döneminden 20. yüzyıl başlarına kadar Anadolu ve Kıbrıs arasındaki deniz ulaşımında önemli bir liman işlevi görmüştür. Şemsettin Sami Kamus Ül Alam'da 19.yüzyıl sonlarında şöyle der: "Kaza merkezi Gelendir köyüdür. Halkın çoğu yörük aşiretlerindendir. Başlıca geçimi, Şam'a ve Kıbrıs'a satılan keresteden sağlanır. Palamut ve yağ da dışa sattığı ürünlerdendir."
Ahmet Şerif 1910 yılında "Arazi taşlıktır; ötede beride tarlalar, bahçeler görülür. Halk İslam ve Rum'dur. Rumlar daha kalabalıktır. İki taraf birbirleriyle pek güzel geçiniyorlar, diyebilirim ki, burası bir birlik örneğidir. Gilindir'in ihracatı kereste, odun, kömür, palamut tereyağı gibi şeylerdir. Halk fakirdir" diye yazmıştır.
Levent Zoroğlu, Kelenderis 1 - Kaynaklar, Kalıntılar, Buluntular adlı eserinde ilk gezginin G.A.Olivier olduğunu ve 18 Eylül 1796 yılında Kıbrıs'tan yola çıkarak Kelenderis'e geldiğini ve kent içinde görülebilen sur, mezar ve su yolu gibi kalıntılardan söz ettiğini yazmıştır. Kinneir, İstanbul'dan gelen ve Kelenderis'ten Kıbrıs'a gitmek için yelkenli bekleyen tüccarların bulunduğunu yazar.
Gözlemlerine göre, kent çok fakirdir. Yine J. Carne, İstanbul'dan Kıbrıs'a veya Kıbrıs'tan gelip karayoluyla Konya'ya gidecek kişilerin bir durak yeri olan bu 19.yüzyıl köyünün oldukça fakir bir görünümde olduğunu yazmıştır.
V.Cuinet'nin 1892 yılında Paris'te basılan "La Turquie d'Asie II" adlı eserinde Gilindire ile ilgili olarak bazı bilgiler vermektedir. Yazar şöyle diyor: "Anamur'un 37 km doğusunda, Silifke'nin de 62 km güney batısında yer alan Kilindria, çok güzel bir koydu. Koyun girişinde üç küçük kayalık, gemilerin giriş çıkışını zorlaştırmaktaydı. Kilindria iskelesi dışalımdan çok dışsatım için kullanılmaktaydı. XIX.yüzyıl sonunda, iskelenin yıllık gümrük geliri ise 60.000 kuruşa yaklaşmaktaydı."
Kelenderis'in bulunduğu Kilikya'ya İskender'in ölümünden sonra Selefkoslar hakim olmuş ve Ptolemaioslar zamanında bölge Mısır hakimiyetine geçmiştir. Antik kent alanında 1979 yılında yapılan temel hafriyatı sırasında M.Ö. 285-246 dönemine ait 17 adet Altın Tetradrahmi ele geçmiştir.
Bu Tetradrahmilerin üzerinde Ptolemaios II ile Arsinoe II'nin figürleri vardır. Aksaray yakınındaki Acemhöyük'te bulunan bir Kelenderis parası M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yarısına, Aydıncık yakınındaki Bereket köyünde bulunan 35 stater de M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenir.
Mezarlarda ele geçen, M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllara tarihlenen küp ve amforalar Fenike ve Pers kökenli olarak kabul edilmektedir. Ele geçen tarihi eserler çevredeki müzelerde koruma altına alınmıştır.
Asklepios Torsosu Anamur müzesindedir.
Ne yazık ki antik Kelenderis'ten günümüze ulaşan kalıntıların sayısı çok azdır. Eski binalar geleceklerinden endişeli tabiata ve insana rağmen yıkılmamaya çaba sarf ediyor.
"Han Yıkığı" diye adlandırılan kazı alanında 1992'de bulunan zemin mozaiği kentin M.S. 5. yüzyıldaki görünümü açısından eşsiz bir örnektir. Üzerinde gemiler ile şehrin surları ve evleri bulunan bir başka deyişle Kelenderis antik kentini betimlemektedir. TIME dergisine de konu olan ve dünyanın en nadide mozaiği olarak nitelendirilen bu şaheserin tamamı, maalesef gün ışığına çıkarılamamış; üzerinde bir başka Berlin Duvarı kabus gibi dimdik ayakta. Duvarın bir yakasında, bu paha biçilmez mozaiğin 7 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğindeki bölümü, üzerine serilen kum ve branda ile korunmaya çalışılırken, henüz kaç metre kare olduğu bile bilinmeyen diğer kısmı, istimlak sorunu nedeniyle, toprak altında yatmakta ve gün ışığına çıkarılmayı beklemektedir.
İri yarı dört adet ayağı olduğu için, halk tarafından "Dörtayak" diye adlandırılan mezar üç bölümden oluşmaktadır:
1- Batı ve güney taraftaki duvarları toprak üstünde, diğer tarafları ise tamamen yer altında kalan bir mezar odası.
2- Dört adet fil ayağı üzerinde dört yanı kemerli bir başka oda.
3- Piramit biçimli bir çatı.
Kaptan Beaufort'un CHELINDREH (eski Kelenderis) limanı haritasında CENOTAPH yani bir kişi anısına yaptırılan ancak söz konusu kişinin içinde gömülü olmadığı boş mezar olarak işaretlenmiştir. Tarihin derinliklerinden günümüze sağlam biçimde ulaşan, 8 metre yüksekliğindeki ve M.S. 2. yüzyılda yapıldığı sanılan bu tarihi anıtın, mezar odası henüz açılmadığı için, önemli bir kişi anısına yaptırılan ancak kendisinin içinde gömülü olmadığı bir boş mezar mı yoksa gerçek bir anıt mezar mı olduğu bilinmiyor.
Dörtayak Anıt Mezarı hakkında elimize geçen en eski resim, 1851 yılında Museum of Antiquities'de yayımlanan bir gravürdür. Günümüzdeki Çakmakoğlu Caddesi ile Dörtayak Sokak'ın kesiştiği noktadan bakılarak yapılan bu gravürde ön planda Dörtayak arka planda ise Kilikya limanı vardır. Düzgün kesme taşlarla ve harç kullanılmadan yapılmış olan anıtın çatısından düşen bir taşın kenet yuvası bir Gilindireli tarafından genişletilmiş ve her düğünde pişirilen yöresel yemek "Keşkek" 'in ana malzemesi olan buğdayı dövmek için dibek olarak kullanılmaktadır.
Piri Reis (1521) haritasında Kelenderis koyundaki burnun üzerinde bir kale göstermektedir ve şöyle demektedir: "Gilindire gün doğusuna karşı deniz kenarında bir burun üzerinde bir harab kale'dir. Ve ol kale'nin önünde bir küçücük liman vardır.." Kaptan Beaufort'un (1818) çizdiği Kelenderis limanı haritasında ise yarımada üzerinde sekizgen planlı bir kule ile yıkık bir şato işaretlenmiştir.
Kilikya limanı ile ilgili bize ulaşan ilk resim, J. Carne'nin 1838 yılında yayımlanan bir kitabındaki W.H. Barlett'e ait bir gravürdür. Bu gravür, bugünkü limana inen yol üzerinden bakılarak çizilmiş ve 1800'lü yıllarda Kıbrıs'a gidecek bir posta yelkenlisini ve kentin limanı ile buradaki yarımada üzerinde bulunan kalıntıları göstermektedir. Resimde görülen sur duvarları ve kulelerden günümüze sadece surların temel taşları ulaşabilmiştir.
Aydıncık'a 17 km. uzaklıkta bulunan Duruhan köyünde Roma çağına ait kaya mezarları vardır. Girişleri tonozlu olup, içerisinde ölen kişinin cesetlerinin konması için yapılmış ve yerli kayadan oyulmuş yataklar bulunmaktadır. Bazılarında girişin üstünde ölen kişinin kimliği belirtilmiştir.
Mezarın birinin üçgen kalınlığında asma dalları ile tanrı Hermes'in başının olduğu kabartmalar bulunmaktadır. Ayrıca Osmanlı dönemine ait, kesme taştan yapılmış bir de çeşme vardır.
Taşlık Kilikya'nın önemli bir limanı ve kalesi olan antik Kelenderis, Samoslular (Sisamlılar), Hititler, Asurlular, Fenikeliler, Selefkoslar, Mısırlılar, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Ermeniler, Karamanoğulları ve Osmanlılar dönemini yaşamıştır. İlk çağda Kilikya'nın en iyi limanlarından birine sahip olan Kelenderis'in kalıntıları İçel İli Aydıncık İlçesi'ndedir.
(Mersin-Antalya karayolu üzerinde, deniz kenarında kurulmuş ve 36 Kuzey enlemi ile 33 Doğu boylamı arasında yer alan, Aydıncık, İçel ilinin bir ilçesidir. Mersin'e 175 km, Antalya'ya ise 325 km.dir. Silifke'nin 85 km. batısında, Anamur'un 52 km. doğusundadır. Kuzeyindeki Gülnar ilçesine olan uzaklığı ise 32 km'dir. Karaman-Mut-Gülnar yolu, Aydıncık içerisinde, Mersin-Antalya karayolu ile birleşmektedir.
kelenderis |
Ahmet Şerif 1910 yılında "Arazi taşlıktır; ötede beride tarlalar, bahçeler görülür. Halk İslam ve Rum'dur. Rumlar daha kalabalıktır. İki taraf birbirleriyle pek güzel geçiniyorlar, diyebilirim ki, burası bir birlik örneğidir. Gilindir'in ihracatı kereste, odun, kömür, palamut tereyağı gibi şeylerdir. Halk fakirdir" diye yazmıştır.
Levent Zoroğlu, Kelenderis 1 - Kaynaklar, Kalıntılar, Buluntular adlı eserinde ilk gezginin G.A.Olivier olduğunu ve 18 Eylül 1796 yılında Kıbrıs'tan yola çıkarak Kelenderis'e geldiğini ve kent içinde görülebilen sur, mezar ve su yolu gibi kalıntılardan söz ettiğini yazmıştır. Kinneir, İstanbul'dan gelen ve Kelenderis'ten Kıbrıs'a gitmek için yelkenli bekleyen tüccarların bulunduğunu yazar.
Gözlemlerine göre, kent çok fakirdir. Yine J. Carne, İstanbul'dan Kıbrıs'a veya Kıbrıs'tan gelip karayoluyla Konya'ya gidecek kişilerin bir durak yeri olan bu 19.yüzyıl köyünün oldukça fakir bir görünümde olduğunu yazmıştır.
V.Cuinet'nin 1892 yılında Paris'te basılan "La Turquie d'Asie II" adlı eserinde Gilindire ile ilgili olarak bazı bilgiler vermektedir. Yazar şöyle diyor: "Anamur'un 37 km doğusunda, Silifke'nin de 62 km güney batısında yer alan Kilindria, çok güzel bir koydu. Koyun girişinde üç küçük kayalık, gemilerin giriş çıkışını zorlaştırmaktaydı. Kilindria iskelesi dışalımdan çok dışsatım için kullanılmaktaydı. XIX.yüzyıl sonunda, iskelenin yıllık gümrük geliri ise 60.000 kuruşa yaklaşmaktaydı."
Kelenderis'in bulunduğu Kilikya'ya İskender'in ölümünden sonra Selefkoslar hakim olmuş ve Ptolemaioslar zamanında bölge Mısır hakimiyetine geçmiştir. Antik kent alanında 1979 yılında yapılan temel hafriyatı sırasında M.Ö. 285-246 dönemine ait 17 adet Altın Tetradrahmi ele geçmiştir.
Bu Tetradrahmilerin üzerinde Ptolemaios II ile Arsinoe II'nin figürleri vardır. Aksaray yakınındaki Acemhöyük'te bulunan bir Kelenderis parası M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yarısına, Aydıncık yakınındaki Bereket köyünde bulunan 35 stater de M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenir.
Mezarlarda ele geçen, M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllara tarihlenen küp ve amforalar Fenike ve Pers kökenli olarak kabul edilmektedir. Ele geçen tarihi eserler çevredeki müzelerde koruma altına alınmıştır.
Asklepios Torsosu Anamur müzesindedir.
Ne yazık ki antik Kelenderis'ten günümüze ulaşan kalıntıların sayısı çok azdır. Eski binalar geleceklerinden endişeli tabiata ve insana rağmen yıkılmamaya çaba sarf ediyor.
Zemin mozaiği
"Han Yıkığı" diye adlandırılan kazı alanında 1992'de bulunan zemin mozaiği kentin M.S. 5. yüzyıldaki görünümü açısından eşsiz bir örnektir. Üzerinde gemiler ile şehrin surları ve evleri bulunan bir başka deyişle Kelenderis antik kentini betimlemektedir. TIME dergisine de konu olan ve dünyanın en nadide mozaiği olarak nitelendirilen bu şaheserin tamamı, maalesef gün ışığına çıkarılamamış; üzerinde bir başka Berlin Duvarı kabus gibi dimdik ayakta. Duvarın bir yakasında, bu paha biçilmez mozaiğin 7 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğindeki bölümü, üzerine serilen kum ve branda ile korunmaya çalışılırken, henüz kaç metre kare olduğu bile bilinmeyen diğer kısmı, istimlak sorunu nedeniyle, toprak altında yatmakta ve gün ışığına çıkarılmayı beklemektedir.
Dörtayak Anıt Mezarı
İri yarı dört adet ayağı olduğu için, halk tarafından "Dörtayak" diye adlandırılan mezar üç bölümden oluşmaktadır:
1- Batı ve güney taraftaki duvarları toprak üstünde, diğer tarafları ise tamamen yer altında kalan bir mezar odası.
2- Dört adet fil ayağı üzerinde dört yanı kemerli bir başka oda.
3- Piramit biçimli bir çatı.
Kaptan Beaufort'un CHELINDREH (eski Kelenderis) limanı haritasında CENOTAPH yani bir kişi anısına yaptırılan ancak söz konusu kişinin içinde gömülü olmadığı boş mezar olarak işaretlenmiştir. Tarihin derinliklerinden günümüze sağlam biçimde ulaşan, 8 metre yüksekliğindeki ve M.S. 2. yüzyılda yapıldığı sanılan bu tarihi anıtın, mezar odası henüz açılmadığı için, önemli bir kişi anısına yaptırılan ancak kendisinin içinde gömülü olmadığı bir boş mezar mı yoksa gerçek bir anıt mezar mı olduğu bilinmiyor.
Dörtayak Anıt Mezarı hakkında elimize geçen en eski resim, 1851 yılında Museum of Antiquities'de yayımlanan bir gravürdür. Günümüzdeki Çakmakoğlu Caddesi ile Dörtayak Sokak'ın kesiştiği noktadan bakılarak yapılan bu gravürde ön planda Dörtayak arka planda ise Kilikya limanı vardır. Düzgün kesme taşlarla ve harç kullanılmadan yapılmış olan anıtın çatısından düşen bir taşın kenet yuvası bir Gilindireli tarafından genişletilmiş ve her düğünde pişirilen yöresel yemek "Keşkek" 'in ana malzemesi olan buğdayı dövmek için dibek olarak kullanılmaktadır.
Kilikya Limanı
Piri Reis (1521) haritasında Kelenderis koyundaki burnun üzerinde bir kale göstermektedir ve şöyle demektedir: "Gilindire gün doğusuna karşı deniz kenarında bir burun üzerinde bir harab kale'dir. Ve ol kale'nin önünde bir küçücük liman vardır.." Kaptan Beaufort'un (1818) çizdiği Kelenderis limanı haritasında ise yarımada üzerinde sekizgen planlı bir kule ile yıkık bir şato işaretlenmiştir.
Kilikya limanı ile ilgili bize ulaşan ilk resim, J. Carne'nin 1838 yılında yayımlanan bir kitabındaki W.H. Barlett'e ait bir gravürdür. Bu gravür, bugünkü limana inen yol üzerinden bakılarak çizilmiş ve 1800'lü yıllarda Kıbrıs'a gidecek bir posta yelkenlisini ve kentin limanı ile buradaki yarımada üzerinde bulunan kalıntıları göstermektedir. Resimde görülen sur duvarları ve kulelerden günümüze sadece surların temel taşları ulaşabilmiştir.
Aydıncık'a 17 km. uzaklıkta bulunan Duruhan köyünde Roma çağına ait kaya mezarları vardır. Girişleri tonozlu olup, içerisinde ölen kişinin cesetlerinin konması için yapılmış ve yerli kayadan oyulmuş yataklar bulunmaktadır. Bazılarında girişin üstünde ölen kişinin kimliği belirtilmiştir.
Mezarın birinin üçgen kalınlığında asma dalları ile tanrı Hermes'in başının olduğu kabartmalar bulunmaktadır. Ayrıca Osmanlı dönemine ait, kesme taştan yapılmış bir de çeşme vardır.
Kelenderis - Gilindire - Aydıncık
Reviewed by Editor
on
Salı, Temmuz 03, 2012
Rating:
Hiç yorum yok: