Yahya Kemal Beyatlı

Yahya Kemal Beyatlı  Aralık 1884 - 2 Kasım 1958 tarihleri arasında yaşamış olan Türk şairidir. Şiirlerini en fazla Cumhuriyet döneminde yayınladı. Onun şiirleri ölümünden sonra bu isimler altında kitaplaştırıldı : "Kendi gök kubbemiz" (1961), "Eski Şiirin Rüzgârıyla" (1962), "Rubailer ve Hayyam’ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş" (1963), "Bitmemiş şiirler" (1976).

Yahya Kemal Beyatlı


Yahya Kemal 1903 yılında Paris'e bir Batı hayranı, alafrangalık ve Jön Türklük tutkunu olarak gitti. Fakat 1912 yılında Türklüğünün farkına varmış, milli bilince ulaşmış bir Türk olarak döndü. Yani eğitim aldığı, okuduğu, öğrendiği okulda hizmet edeceği, öğrendiklerini uygulayacağı memleketine döndü. Batı kültür, düşünce, sanat ve edebiyatından alınması gereken dersi ve materyali almış, ancak bunları kendi orijinal sanatçı kimliğinde eriterek ve gerektiği kadar çalıştırarak kendisine ait milli bir edebiyat yaratmış, orijinal bir milliyetçilik düşüncesi oluşturmuştur. Batı'nın akıllı bir öğrencisi olmuştur. Batı edebiyatını nasıl kullanması gerektiğini anlamış, neleri alıp, neleri almaması gerektiğinin bilincine varmış bir Türk aydınıdır. Batı'dan daha çok metot, teknik, kavram, çıkış noktası, mentalite gibi hususlarda faydalanmıştır. Gördüğü iş taklit, tercüme, adapte değil, orijinal, bir telifti. Yani okuldan memlekete dönmeyi başarmıştır. Batı'nın bazı edebi akımlarından, fikir adamı, şair ve yazarlarından yararlanmıştır. Örneğin, parnasizmden şiirde biçim mükemmelliğini, mısraları boyutlu ve biçili bir halde dizmeyi öğrenmiştir. Fakat parnasçılar şairin kendi duygularını ve kimliğini belli etmesine karşıdırlar. Yahya Kemal ise tam tersine, romantiklere özgü şekilde duygularını, hassasiyetini ve kimliğini coşku ile yansıtır. Bu yönüyle de parnasçı değildir. Yahya Kemal bir parnasçı olan José-Maria de Heredia'dan, Jan Moris'den ve François de Malherbe'den Türk tarihini modern bir destan halinde yeniden yazmayı, şiirde basit, yalın, çıplak, süssüz, işlek konuşma Türkçesini kullanmayı, Albert Sorel ve Kamil Julian'dan tarih ve coğrafya içinde Türklüğü, Türk milliyetini aramayı, Paul Valéry'den ve Stéphane Mallarmé'den ahenkli, mükemmel mısra oluşturmayı, Verlen'den İstanbul'un semt ve sokaklarının şiirini yazmayı öğrendi. Yahya Kemal halkın sorunlarına, sosyal ve siyasi meselelerine neredeyse hiç yer vermemiştir. Örneğin, halkın yoksulluğunu istismar etmemiştir. Onun şiirlerinde zaman zaman halkın fakirliği gibi sosyal ve ekonomik sorunlar yer buluyor, ancak bu milli ve sosyal hayatımızın çeşitli manzaraları gibi ve başka amaçlarla ele alınıyor. Yahya Kemal'in şiirinde sosyal konu olarak en çok milliyetçilik düşüncesini görüyoruz. O, Türklerin millet olmasını bir sosyolog, psikolog, tarihçi ve siyaset bilimcisi gibi düşünmüş, bunun felsefesini yapmış, bu konuda fikir yürütmüş ve şiirlerinde de Türk milliyetini hisseden bir Türk olarak ele almıştır. Onun milliyetçilik kavramını oluşturan temel unsurları alt başlıklar halinde açmaya çalışalım.

Tarih: Türk tarihi, tarihten miras olarak aldığımız değerler, tarihi yorumlama şeklimiz bizim milletimizi oluşturan temel unsurlardır. Yahya Kemal de Türk milliyeti düşüncesini daha çok Türk tarihi anlayışı üzerine kuruyor. O, Türk tarihine milli noktadan ve en sağlıklı şekilde yerli bir bakışla yaklaşmış, milli varlığımızın güzel ve parlak tarihi dönemlerini konu olarak işlemiştir.

Coğrafya: Yahya Kemal prensip olarak ideal milliyetçilik yerine gerçek milliyetçiliği esas almıştır. Ziya Gökalp'ın ideal anlamdaki Turan milliyetçiliğine karşı o, gerçek anlamda Anadolu milliyetçiliğini benimsemiştir. Yani Yahya Kemal daha çok gerçekçi bir milliyetçi, ya da gerçeğe dayalı idealist bir milliyetçidir. 1071 yılından sonra Anadolu'da oluşan bir milletin tarihi, dili, kültürü, sanatı, edebiyatı, yaşam tarzı, her şeyi Anadolu coğrafyası merkez alınarak oluşmuştur. Gerçek olan budur. Bu nedenle 1071 yılı öncesini tarih öncesi olarak kabul eder. Ayrıca, bugünkü Anadolu coğrafyasında yaşayan canlı, gerçek bir Türklük vardır, gerçek, somut ve güncel olan Türk milliyetini işte bu coğrafya oluşturmuştur. Selçuklu, beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri bizim bugünkü milletimizi oluşturan, yaratan, dokuyan dönemlerdir ve bunlar da esas olarak Anadolu coğrafyasında var olmuştur.

İstanbul: aslında, coğrafya ile İstanbul aynı başlık altında değerlendirilebilir. Çünkü Yahya Kemal için Türk coğrafyası bir bakıma İstanbul'dur. Yani İstanbul kendisinin nüfusu, tarihi, kültürü, gelenek ve görenekleri, dili, mimarisi ile Türk coğrafyasının, Anadolu'nun her bakımdan bir özeti gibidir.

Mimari: şair mimariyi Türk milletinin temel unsurlarından biri olarak görür. Türk milli ruhunun en iyi özetlendiği, en güzel ve estetik biçimde ifadeye dönüştüğü sanat olarak mimarlığa önem veriyor. Mimarlığa önem vermesinin bir sebebi var. Türkler Anadolu'ya geldikten sonra bu toprakları vatan haline getirmek, Türk İslam yurdu için yerleşmeye, şehirleşmeye, dolayısıyla, mimarlığa önem vermişlerdir. Bu durum Türklerin atlı göçebe topluluğu olmaktan çıkıp yerleşik kültüre geçme iradesinin bir göstergesidir.

Müzik: Türk milleti taşı, toprağı, ağacı en güzel şekle sokarak büyük mimari eserleri ortaya koyduğu gibi, sesi de güzel, zarif, ahenkli bir avaza dönüştürerek müzik dehasını aleme beyan etmiştir. Yahya Kemal özellikle klasik Türk müziği üzerinde durur ve bu sanatı Türk milletinin temel taşlarından biri olarak kabul ediyor.

Aşk ve kadın: Yahya Kemal aşk ve kadın konusunu hem kişisel tema olarak, hem de sosyal, ulusal bir konu olarak işlemiştir. Bu durum genellikle paraleldir. Yani şair aşka, bir kadına olan hissi gönül bağına tamamen kişisel bir duygu gibi bakmamış. Onun aşk ve kadın konusunda şiirlerinde kişisel ve milli duygular iç içe geçmiş durumdadır. Yahya Kemal'in başka şairlerin aşk ve kadın anlayışından farklı bir yaklaşımı vardır. O, kadına Türk milli kültür ve duyarlılığını yansıtan bir ayna gibi bakıyor. Şiirlerinde kadınlara beşeri aşk açından yaklaştığı gibi, yani sadece kişisel anlamda kadına karşı duyduğu aşk duygusunu anlattığı gibi, aynı zamanda bir prototip olarak şiirinde kadındaki derin kültürel değerleri de yansıtır. Onun şiirlerindeki Türk kadını yüceltilmiş, model bir şahsiyettir. Sadece vücut güzelliği, duruşu itibariyle aşk duygusuna ilham veren güzel bir varlık olarak yer almıyor. Bununla birlikte, Türk tarihini, kültürünü, Türkçenin güzelliğini, Türk davranış biçimini, zarifliğini, Türk müziğini, yani bir bütün olarak Türk kültürünü yansıtan bir figür olarak bize sunuyor. Örneğin, "Mihriyar" şiirinde İstanbul'da doğmuş, büyümüş ve orada yaşayan güzel bir Türk kadınından söz edilir. Bu kadın Boğaziçi'nde yaşayan asil, güzel, kültürlü, ince, zarif bir İstanbul hanımefendisidir. Yüzüne, tavrına, davranışlarına, duruşuna, şekline ve şemaline bakan kişi İstanbul'un güzelliklerini ve Türk tarihini görür. Boğaz iklimi ve kültürü onun kimliğine sinmiştir. Deniz nefesi ile büyümüş, saf duygusunun salıncağında balıkçı sesleri ile sallanmıştır. Burada Boğazın hem iklimi, hem de kültürü sinmiştir ideal Türk güzeline. Türk vatanını, kültürünü, tarihini, dilini güzel bir kadınla eşleştirme Yahya Kemal'in orijinal özelliklerinden biridir. O, milliyetçilik fikrini biraz da böyle bir açıdan yansıtıyor. "Bir tepeden", "Bir başka tepeden" şiirlerinde de buna benzer bir yaklaşım görülüyor.

Yahya Kemal'e göre, Türkçeyi güzel, zengin, işlek, kıvrak bir dil haline getirenlerin başında Türk kadını, özellikle de eski İstanbul hanımları gelir. Bu açıdan o, güzel Türkçe ile güzel Türk kadınını eşleştirir. Birini diğerinden ayrı ele almıyor. Bunlar birbirini çağrıştıran ve tamamlayan unsurlardır. Yahya Kemal bazı şiirlerinde hafızada kalan, geçmişte yaşanmış, ama unutulmamış büyük aşkları işlemiştir. Kalıcı olan, unutulamayan, sarsıcı büyük aşkların duygulu etkilerini terennüm etmiştir. "Erenköy'de bahar", "Geçmiş yaz" gibi şiirlerinde bunu görmek mümkündür. Şair, aynı zamanda "Vuslat", "Endülüs'te dans" gibi şiirlerinde Türk şiirini Avrupa tarzında bir havada yeniden yaratmaya çalışmıştır. Divan şairinin zarif, kıvrak, ahenkli, güzel Türkçe'sine, ifade yeteneğine önem verdi.

Onun klasik şiirlerinin divan şiirinden farkı şudur: Yahya Kemal divan şairleri gibi klasik içerikler üzerinde çok durmamıştır. O, daha çok kelimelerin ahenk ve anlam değerlerine önem vermiştir. Osmanlı Türkçesinin müziğini yakalamaya çalışmıştır. Ayrıca, divan şiirinde anlam beyitte tamamlanıyordu. Yahya Kemal ise anlamı şiirin tamamına yaydı. Yani şiirde konu bütünlüğünü başardı.
Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal Beyatlı Reviewed by Editor on Pazartesi, Ocak 27, 2014 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.