Prag Bilgileri

Avrupa'nın gözde tatil mekânlarından Prag, Türkler'in de çok rağbet ettiği kentlerin başında geliyor. Prag'a gideceklerin bu kent hakkında bilmesi gereken çok şey var.

10 milyon kişinin yaşadığı Çek Cumhuriyeti'nin bir milyon 200 bin nüfuslu başkenti Prag, dünyanın en fazla turist çeken kentlerinden. 20. yüzyıldaki iki büyük savaştan da yara almadan çıkan Prag "turist taarruzu" yüzünden ciddi sorunlar yaşıyor. Transit geçişler ve günübirlik gidiş gelişlerle birlikte bir açıkhava müzesi haline gelen Prag'ı, resmi sayılara göre 1998'de 80 milyon turist ziyaret etmiş. ABD'ye aynı yıl giren turist sayısının 60 milyon olduğunu düşünürseniz, Prag'a ilginin boyutları ortaya çıkıyor.

Son yıllarda Türkiye'den de artan sayıda turist çeken kentteki yoğun kalabalık dört mevsim sürüyor. Bu yüzden, Prag'a tur rezervasyonu yaptıranlar ve münferit gideceklerin yanı sıra, turlarda yer bulma umudu taşıyanlar için de bu Doğu Avrupa başkentinde turist olmanın püf noktaları önem kazanıyor.

Prag
Bin yıllık tarihinde pekçok devlete başkentlik yapan Prag'ın canlılığını ve ihtişamını koruyan tarihî dokusuna ilk önemli damga 15 ve 16. yüzyıllarda Bohemya Krallığı tarafından vurulmuş. Günümüze kadar barok ve gotikten "art nouveau" ve kübizme kadar tüm mimari akımların izlerini taşıyan Prag'ın dört merkezi var: Kenti ortadan ikiye bölen Vltava ırmağının iki yanına yayılan merkezlerden Hradcany kentin en eski yerleşim merkezi ve katedralleriyle anılıyor. Kentin güneyindeki Mala Strana (Küçük Şehir), barok tarzı saraylarıyla Katolik aristokratların damgasını vurduğu bir bölge. Prag'ın son yüzyılındaki en önemli olaylara sahne olan Venceslav Meydanı'nın bulunduğu Nove Mesto (Yeni Şehir) ve ırmağın hemen kenarındaki Stare Mesto (Eski Şehir) kentin aynı zamanda dört büyük mahallesini oluşturuyor.

Prag'ın bir mahallesi daha var: Tüm Avrupa'nın en ünlü Yahudi gettolarından biri olan Josefov. Naziler'in ilk girdiği ve son çıktığı Prag'da, inanmayacaksınız belki ama Josefov hiç yıkım görmemiş. Burada yaşayan 70 binden fazla Yahudi, Naziler tarafından götürülmüş ve bir daha da geri dönmemişler. Ama Hitler, artık nereden estiyse, "Bu mahalleyi yok olan bir ırkın açıkhava müzesi yaparız" diyerek korunmasını emretmiş. Böylece tüm Prag gibi, Josefov'un tarihi dokusu da zarar görmemiş. Bugün bin kişilik Yahudi cemaati tarafından idare edilen mahalleye girmek için 14 dolar ödemeniz gerekiyor. Bu parayı gözden çıkartıp girerseniz, karşınıza çıkacak pekçok sinagogun yanı sıra eski Yahudi mezarlığını da gezebilirsiniz. Ancak iki yüz yıldır hiç ölü defnedilmemiş buraya.

Her konsere aldanma!
Josefov'daki en önemli yapılardan, Prag'ın ünlü kültür merkezlerinden Rudolfinum'da Çek Flarmoni Orkestrası çalıyor. Ünlü Çek bestecisi Bedrich Smetana'nın dediği gibi, "Prag'da hayatın merkezinde müzik var." Son yıllarda turizmin etkisiyle kırk kilisede her akşam klasik müzik konseri veriliyor. Prag tutkunu Ahmet - Ayşen Salcan çifti, klasik müzik hayranlarını bu konuda uyarıyor: Kilise konserlerinin çoğunda çalanlar ya konservatuar öğrencileri ya da Prag'da çalmayı ayrıcalık olarak gören amatörler. Bu nedenle konserin kalitesinden memnun kalmayabilirsiniz. Talep çok fazla olunca, Praglılar kalite konusunda hassas davranmıyor. Konserler sayesinde kiliselerin bakım ve onarım masrafları fazlasıyla karşılanıyor.

Kültür gezileri organizasyonlarıyla tanınan, Fest Tur'un yöneticisi Faruk Pekin, klasik müzik için Rudolfinum'un yanı sıra biraz daha ucuz olan Obecni Dum'u da öneriyor. Burada Prag Flarmoni Orkestrası çalıyor. "Halkevi" anlamına gelen Obecni Dum, Prag'ın en önemli kültür merkezlerinden biri. 1903 yılında kenti kültür aktivitelerine açmaya karar veren Prag Belediyesi tarafından 1905'te hizmete sunulmuş. Konser, konferans, tiyatro salonları dışında binanın girişinde ünlü Prag'lı yazar Franz Kafka ve arkadaşlarının müdavimi olduğu kafeler ve kitapçı dükkânları da var. Bu bina, Prag'da en mükemmel örneklerine rastlayacağınız "art nouveau" yapılardan biri. Ama Fransız şair Andre Breton'un dediği gibi, kente büyüsünü kazandıran gotik, barok gibi tarzlarla, "art nouveau" gibi yeni akımların uyumu. Bu uyumu kentin en ünlü yapılarından Karluv Köprüsü'nde de görmek mümkün. Gotik mimari tarzıyla inşa edilen köprünün üstündeki barok heykeller, sadece farklı akımların uyumunu değil, heykel sanatının ve mimarlığın Prag'la nasıl içiçe geçtiğinin de kanıtı. Köprünün iki yanına dizili heykelleri dikkatle incelerseniz, elinde içki şişesiyle, pos bıyıklı şişman bir "kötü Türk" heykeli göreceksiniz ama artık o kadarı da olacak...

Bin yıllık kent tarihî dokusunu koruyorsa, bunda Praglılar'ın yüzyıllardır gösterdiği duyarlılığın payı büyük. 1870'lerde bina yıkımlarına engel olmak için imza kampanyası başlatılmış ve başarılı olunmuş. Binaların tarihi kimliği içinde canlı bir şekilde korunmasının en uç örneği, Alfons Mucha'nın evi. Ünlü Çek ressamın yaşadığı ev Hradcany mahallesinde, cumhurbaşkanlığı köşkünün hemen yanında bulunuyor. Bu ev, bildiğiniz müzeye dönüştürülmüş sanatçı evlerinden değil. Mucha'nın 1939'da ölmesinden bu yana evde torunu oturuyor. Evin ne iç ne de dış yapısında hiçbir değişiklik olmamış. Herşey Mucha'nın öldüğü günkü gibi korunmuş.

Mozart'ın Prag'ı
Kentin tarihe meydan okuyuşunun en çarpıcı kanıtı, Milos Forman'ın Amadeus filmi. Forman, Viyana'da geçen pekçok sahneyi Prag'da çekmiş. Mozart'ın ünlü Don Giovanni Operası'nı bestelediği Prag'la günümüz Prag'ı arasında çok az fark olduğu için film orada çekilmiş. Faruk Pekin, Prag'a ilk kez gideceklere önce bu filmi seyretmelerini tavsiye ediyor. Don Giovanni Operası'nın ilk kez sergilendiği Soylular Tiyatrosu'nda hâlâ aynı operayı dinlemek mümkün.

Modern Prag, Don Giovanni'ye kendi damgasını "Black Theatre" (Kara Tiyatro) ekolüyle vurmuş. Mim ve pandomim ağırlıklı bir tiyatro akımı olan Black Theatre, yaklaşık 40 yıldır uluslararası festivallerde Çekler'i temsil ediyor. Bunun en iyi örneklerini, Theatre İmage ve Ta Fantastika tiyatrolarında izlemek mümkün.

Prag'da müzik deyince sadece klasik müzik değil caz da geliyor akla. Ayşen Salcan, sokaklarda çalan grupların bile durup saatlerce dinlenebileceğini belirtiyor. Bunların çoğu yabancı değil, Çek gruplar. Gece caz dinlemek istiyorsanız, karşınıza klasik müzik kadar değişik alternatif çıkmıyor belki ama kalite sorunuyla da karşılaşmıyorsunuz. Caz kulüpleri içinde en gözdesi Reduta. ABD Başkanı Bill Clinton Prag'ı ziyaret ettiğinde, Reduta'da saksofon çalmış. Böylece, Reduta'nın uluslararası ünü artmış.

Müzik ya da tiyatro yerine kumar oynamayı tercih ediyorsanız şayet, kentin en ünlü iki kumarhanesi Casino Admiral Praha ve Blue Diamond Casino sizleri bekliyor. Girişte 500 kron ödemeniz ve takım elbise giymeniz gerektiğini unutmayın.

Tarih, tiyatro, kumar derken restoranlara da değinmeden geçmeyelim. Faruk Pekin'in de dediği gibi, özgün bir Çek mutfağından söz etmek mümkün değil. Et yemeklerinin çok yaygın olduğu Prag lokantalarında, et ve sebzeyle yapılan "gulaş" çorbasını Praglılar kendi özgün yemekleri olarak sunsalar da, gulaşın 19. yüzyıl zengin Macar köylülerinin yemeği olduğu biliniyor. Ancak üzülmeyin, kentte Pakistan'dan Meksika lokantasına kadar pekçok ülkenin mutfağını sunan restoran bulmanız mümkün. Yine de özgün bir Prag lokantasında yemek yemeyi tercih ediyorsanız, folk müziği eşliğinde ünlü Çek biralarından içip gulaş yiyebileceğiniz Hostinec U Kalicha ilk akla gelenlerden biri. U Krkavcu ise 13. yüzyıla ait bir Roman mahzeninin lokantaya dönüştürülmüş hali. Burada rostolanmış ördek, sütlü tavşan ve krkavec çorbası gibi sadece Prag'ın değil, tüm Bohemya'nın spesiyallerinden sayılan yemekleri tadabilirsiniz. Lokantaların yanı sıra ünlü Prag birahaneleri de dolup taşıyor. Ahmet Salcan "Prag'da hangi birayı içerseniz için hoşunuza gider" diyor. Ama siz yine de siyah bira içmeden dönmeyin.

Dikkat, aldanmayın!
Lokanta ya da restoranlarda adisyona dikkat edin. Salcan çftinin uyarısı şu: Adisyon fişinde toplamın hemen yanına belli belirsiz bir yüzde işareti konuyor. Bu, aslında sizin ödediğiniz paradan, devletin yüzde 23 vergi aldığı anlamına geliyor. Size gelen hesap, örneğin 950 kronsa, bu işaret yüzünden hesabı 1950 kron okuyup o şekilde ödeyebilirsiniz. Kimse de size "Fazla ödediniz" demez! Eğer bunu farkedip sorarsanız, Prag'ın "profesyonel" garsonları, "yanlış anladınız, zaten o yüzde işareti" diyormuş.

Pasaport hırsızlığı da çok yaygın. Prag, AB ülkelerine giriş kapısı gibi algılandığı için buradan elde edilen pasaportla Avrupa ülkelerine giriliyor.

Kentiçi ulaşımına da dikkat! Faruk Pekin, kent merkezindeki otellerin tercih edilmesini ve özellikle geç saatlerde metro, taksi kullanmamayı tavsiye ediyor. Metroda hırsızlık ve gasp olayları son yıllarda artış göstermeye başlamış çünkü. Taksiye binerken de pazarlık yapıp fiyatı belirlemezseniz, inerken şoförün belirlediği astronomik rakamı ödemek zorunda kalabilirsiniz. Kapıları kilitleyen şoför, parayı ödemeden çıkmanıza izin vermiyor üstelik...

Kent merkezindeki oteller içinde ilk akla gelenler, Evropa Oteli, Otel Pariz gibi mimari tarzı ve iç dekorasyonuyla birer tarihi eser niteliğinde olanlar. "Art nouveau"nun en mükemmel örneklerinden biri olarak kabul edilen Evropa Oteli, bir dönem, sadece içinde dolaşmak için bile para ödenen bir yapıymış. Günümüzün astronomik fiyatlı lüks otellerinin yanında Evropa'nın fiyatları oldukça makul. Turla gitmiyorsanız şanslısınız, çünkü Evropa grup kabul etmiyor. Her mevsimde yer bulma ihtimaliniz var.

Canınız sıkılırsa, yoğun kültürel atmosferden kopup Karlova kaplıcalarında dinlenme imkânınız da var. Son olarak, Prag tutkunlarının, kentin keyfini çıkarmak için en az bir hafta gerektiğini söylediklerini de aktaralım.
Prag Bilgileri Prag Bilgileri Reviewed by Editor on Çarşamba, Şubat 12, 2014 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.