Çantanın tarihçesi

Cüzdanlar

Bu turnuvalara, en üst tabakadaki ve muhteşem güzellikteki pek çok kadın katılır. Bu kadınların kuşakları altın ve gümüşle çok güzel işlenmiştir ve önlerinde, göbeklerinin hemen altında bulunan keseler içinde kısa kılıçları veya hançerleri vardır. (Henry Knighton, bir turnuva tasviri, 1348:Cunnington 1952, s. 77)



Cüzdanın erken tarihi, Ortaçağ giysileri arasında çok önemli bir yere sahip olan kuşakla ayrılmaz şekilde bağlantılıdır. 
Kuşak, zamanın modasına uygun olarak akan sulara benzer elbiseleriyle bütünlük gösteren, belin etrafını gevşekçe saran bir kordon veya kumaş banttır. Asiller tarafından takılan "şövalye kuşakları" birbirine bağlanmış, süslü metal kısımlardan oluşurdu ve öteki kuşaklardan daha aşağıya, kalça etrafına takılırdı. Onbeşinci yüzyılda kadınların kullandıkları kuşaklar giderek daha kalın, süslü hatta sıkıştıran bir hale geldi. Bu kuşakların en pahalıları desenli ipekten yapılıyordu ve üzerlerinde süslü metal pullar bulunuyor uçları da süslü metalden oluşuyordu. Dekoratif ve işlevsel nesneler kuşaktan sarkardı; bu uygulama sonraki yüzyıllarda kadınlar tarafından yaygın olarak kullanıldı. Ortaçağda kullanılan kuşaktan "boncuk dizisi" (veya tesbih), saat, hastalığa karşı kullanılan baharat topu, cüzdan veya ve bazen de bir hançer sarkardı.

Ondördüncü ve onbeşinci yüzyıllarda kuşaklar ve cüzdanların önemi yalnızca modaya uygunluklarından ve işlevselliklerinden değil; sembolik kalitelerinden de kaynaklanıyordu. Olivier de la Marche 1493-44'de "Le Parement et Triumphes des Dames" adlı eserinde modaya uyan bir kadın topluluğunun ahlaki tutumları konusunda ayrıntılı bir incelemeyi kaleme almıştır (Riberio 1986). Bu konu onbeşinci yüzyılda bildik bir fanteziydi ve "Olivier de la Marche", onuru temsil eden gömlekten fazileti temsil eden kuşağa kadar
her bir giysiyi sembolik açıdan ayrıntılı olarak tarif etmişti. Gereğinden fazla işlenmiş ve mücevherlerle süslenmiş cüzdan, özgürlüğü ve cömertliği temsil ediyordu. Bugün bile hediye olarak verilmiş bir bozuk parayı iyi kader getirmesi için cüzdanın içine koyma geleneği devam etmektedir.

Ortaçağdaki çantalarla ilgili olarak ondördüncü yüzyıldaki "Luttrell Psalter" el yazması illüstrasyonunda, portrelerde, heykellerde ve kiliselerdeki lahitlerin üzerlerinde olduğu gibi pek çok görsel referans var olmasına rağmen, bu çantalardan çok azı günümüze kadar gelebilmiştir. Ancak küçük eşyalar ve para koymak için kullanılan zarflar her zaman gerekli olmuştur. Cep henüz icat edilmediğinden onüçüncü ve ondördüncü yüzyıllarda cüzdanlar, modaya uygun, laik hem kadın hem de erkek giysilerinin önemli bir parçasıydı. Keseler, esas olarak erkekler tarafından kullanılırdı. Cep, cüzdan veya basit olarak çanta olarak da adlandırılan keseler bel kemerinin ortasına veya yanına asılırdı. Yumuşak deriden veya kumaştan yapılırlardı; çoğunlukla kapaklıydılar. Bazıları cep gibi düzdü bazılarıysa yuvarlak hacimliydi ve güvenliğin arttırılması amacıyla kemerin üzerine bağlanırlar veya dikilirlerdi. Bir alternatif olarak liripip, erkeklerin giydiği kumaş şapka olan şaperona asılır ve bir cüzdan olarak kullanılırdı; para, liripipin kenarına düğümlenirdi öte yandan çanta-boru kol adı verilen nesne çok genişti ve asılan bir çanta oluşturmak için de kullanılabiliyordu.

Cüzdanlar, evlilikle de ilişkilendirilirdi. Fransa'da nişan hediyesi olarak verilmiş bir grup küçük cüzdan günümüzde, Paris'teki "Musée de Cluny"de, Liyon'daki "Musée de Tissus"da ve Troyes Katedrali'nin hazinesinde sergilenmektedir. Bu cüzdanların üzerine Roman de la Rose gibi saray romanslarında görülen seçkin kadın ve erkek detayları canlı bir şekilde işlenmiştir. Şövalyelik edebiyatında nakışın çok sık belirtilmesi gibi nakışlı veya dokunmuş çantalarda da zamanın şiirlerinde ve öykülerinde tasvir edilen sahneler kullanılırdı. Böylece çantaların üzerinde alıngan aşıklar, etkileyici canavarlar, zehirli ağaçlar ve çiçekler tasvir edilirdi. Hamburg'daki "Museum fur Kunst und Gewerbe"de 1340'larda Paris'de yapılmış, üzeri ipek ve altın iplikle işlenmiş keten cüzdan sergilenmektedir. Bu cüzdanın üzerinde ağaçların arasında duran iki aşık tasvir edilirken Hollanda'daki "Provinciaal Museum voor Religiuze Kunst, Sint Truiden"de bulunan küçük, halı dokuması cüzdanın üzerinde kollarını birbirlerine uzatmış, modaya uygun giyimli, taçlı, iki figür tasviri bulunur. Nişan cüzdanları, onyedinci yüzyıla kadar popülerdi ve damadın zenginliğini temsilen damat tarafından geline hediye edilirdi. B azen de düğüne gelen misafirlere verilirdi. Fransa'daki "Limoges" kasabasının, nişan cüzdanları meşhurdu; V&A'da iki tarafında çiftin bireylerinin mine portrelerinin bulunduğu çok güzel bir nişan cüzdanı örneği vardır. Cüzdanın çukur iç kısmı da doğurganlıkla ilişkilendirilmiş olabilir; cüzdanın içinin parayla doldurulmasıysa refah ve berekete dayalı başarılı bir evlilik umudunu vurgulamaktaydı.

Evlilikle ilişkilendirilen çok daha resmi bir cüzdan türüyse üzerinde hanedan amblemleri bulunan cüzdanlardı. Bunların bazıları ipekten yapılmış,
üzerlerinde hanedanlık gereçleri bulunan cüzdanlardı. 1990'lı yılların başında Londra'daki bir Ortaçağ hendeğinde on üçüncü yüzyılda İspanya'da dokunmuş olan ipek bir cüzdan bulunmuştur; bu cüzdanın üzerinde kaleler, gala çiçeği ve kuğular tasvir edilmiştir (Egan ve Pritchard 1991). V&A'da bulunan en eski cüzdan örneklerinden biri olan ve 1540'larda yapılmış "Calthorpe" cüzdanı, büyük olasılıkla Bath Şövalyesi Sir Henry Parker'ın Anne Boleyn'nin ikinci kuzeni olan Suffolklu Sir Philip Calthorpe'un varisi ve kızı olan Elizabeth ile evliliği nedeniyle yapılmıştır. Söz konusu cüzdan, bir kalkan biçimindeki dört panelden oluşur ve bu panellerin her birinin üzerinde aile bağlarının gösterildiği, "mil" ilmeği tekniğiyle nakışlanmış keten bir cüzdandır.

Ondördüncü yüzyılda "hamondey" olarak adlandırılan süslü ve zarif cüzdanlar, şık bayanların favorisiydi. Bu cüzdanların çoğu, üzeri metal iplikle işlenmiş dokunmuş ipekten, kadifeden, ketenden veya bazen kök boyasıyla kırmızıya boyanmış ilenmiş deriden yapılırlardı. Bu cüzdanların çoğu, telle büzülmüş püsküllerle süslenmiş genelde kuşak tokasının sağ tarafına takılan cüzdanlardı.

Ortaçağda Fransız kasabası Caen, "task" olarak bilinen cüzdanlarıyla ünlenmişti; ancak, işlenmiş veya dokunmuş asılan cüzdan modasının Doğudan türediği düşünülür; onüçüncü yüzyıla ait Paris ile ilgili "Guild" belgelerinde "Arabistan çöl kabileleri cüzdanları imalatçısı" ile ilgili referanslar vardır (Bridgeman ve Drury 1978). Ortaçağın sonuna gelindiğinde toplu üretimi yapılan aksesuarlara ipek ve değerli metallerden yapılmış kemerler ve cüzdanlar da dahil olmuştu; bu aksesuarlar gezgin tüccarlar tarafından kasabalardan kırsal bölgelere götürülüyordu. Zamanın rehinci envanterlerinde, çoğu kumaş ve metal karışımı olan cüzdanlardan ve kuşaklardan sıklıkla söz edilir ve bu cüzdanlarla kuşakların yatırım olarak satın alınmış olabileceği de önerilmiştir (Pipponier ve Mane 1997, s. 88).

Bankacılığın bebeklik dönemlerinde vücuda bağlı çantaların içinde para taşımak ve para nakletmek riskliydi. "Kesik cüzdan" olarak adlandırılan cüzdan türü konudaki bilinen en eski referans 1362 yılına aittir. Değerli cüzdanlar orta sınıf tarafından da kullanılmaya başlamıştı. Ondördüncü yüzyılın sonuna ait olan "Canterbury Hikayeleri" adlı eserinde Chaucer, bir marangozun karısının görünüşünü tasvir eder, kadının günlük kullandığı çantasının üzeri minelidir bu da kadının bu işe ayıracak parasının olduğunun bir göstergesidir.

Yumuşak deriden veya kumaştan yapılıp üstü kapalı metal bir çerçeveye dikilerek oluşturulmuş çantalar Anglo-Saksonların üstünlük kurduğu dönemlerde kullanılmış ve daha sonra ondördüncü e onbeşinci yüzyıllarda tekrar popüler olmuştur. Bu çantalar da kuşak keseler gibi kuşaktan sarkardı; bazıları oyun çantaları ya da belki de evcilleştirilmiş bir şahini beslemek için yiyeceklerin konduğu bir çanta olarak kullanılıyordu. Fransa'da charnières olarak adlandırılıyordu. Söz konusu çantaların bir kaç örneği günümüze kadar ulaşabilmiştir; bu örneklerden biri de "Thames" nehrinin kıyılarında yapılan kazılar sırasında bulunan ondördüncü yüzyıla ait, pirinç yarım daire çerçeveye sahip (kumaşı çürümüştür) bir çantadır. Bu grubun onbeşinci yüzyıla ait iki örneğiyse New York'taki "Metropolitan Museum"daki koleksiyonda bulunmaktadır; bu örneklerden biri kadifeden, ötekiyse deridendir. Bükülmüş demir çerçevelere ve kule şeklinde başları bulunan süslü tokalara sahiptirler.
Çantanın tarihçesi Çantanın tarihçesi Reviewed by Editor on Salı, Şubat 04, 2014 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.