Ölüm, çocuk ve yaşam

Bize ayrılan zamanın sınırlı olduğunun ve bir gün yaşamımızın sona ereceğinin bilincinde olmamız, anlamlı yaşayıp yaşamadığımız konusunda bizleri kaygılandırır. Zamanın sınırlı olduğu baskısını özellikle yaşımız ilerledikçe daha da fazla hissederiz. Sevdiğimiz bir insanın ölüm haberini alırsak, kaybımıza karşı tepki veririz. Anlam taşıyan sevgi nesnemizin yitiminden sonra gösterdiğimiz uyum da yaşamın yönünü önemli şekilde etkiler. Kaybettiğimiz kişileri bırakabilmemiz için gerekli duygusal süreci yani yasımızı yaşamadığımızda, bu kişiler bilinçdışımızda gezinip dururlar. Eğer yaşamımızdan ayrılanların yitimine uyum sağlayabilirsek, gerçek anlamda büyümüş oluruz. Yası tam olarak tutulmamış kayıpların gölgesini üzerimizde taşırsak bugüne ayak uyduramayız.



Ölümü yadsıyan bir kültürde yaşıyoruz. Hem kendi ölümümüze ait korkularımız hem de yakınlarımızı kaybetme endişelerimiz nedeni ile ölümle yüzleşmektense, duygusuzluğu ön plana çıkartıyoruz. Yas tutanların göz yaşlarını içlerine akıtmaya teşvik ediyoruz. Toplumumuz öyle bir hale geldi ki, yakınlarını kaybedenlere taziye duygularımızı iletmek yerine neredeyse tatile gitmelerini öneriyoruz. Özellikle de çocuklardan yakınlarının ölümünü nasıl saklayacağımızı planlıyoruz.

Yakınlarını kaybeden bir çocuğa, bunun nasıl ve kimin tarafından söyleneceği önemlidir.Her yetişkin insan gibi her çocukta kendine özgü dinamiklere sahiptir. Bir kişi için geçerli olan yöntem diğeri için geçerli değildir. Bu nedenle seçilecek sözlerden daha önemli olan nasıl ve kimlerce söylendiğidir. Yakınını kaybeden çocuk, kendisine söylenmemiş olsa bile çevresinde sıradışı bir şeylerin olduğunun, muhtemelen de yakınının ölümünün zaten farkındadır. Ama bazen bir savunma olarak, sanki hiçbir şey olmamış gibi bebekleri ile oynayarak bir inkar davranışı gösterebilir.

Çocuk için ölümün gerçek anlamı, kayıp ve yoksunluk duygusudur. Bu nedenle sıcak ve süregen ilgi gösterebilecek iyi tanıdığı ve güvendiği biri tarafından yakınının öldüğü çocuğa söylenmelidir. Ayrıca kaybına karşı verdiği tepkiyi yaşamasına izin verilmeli ve özellikle gelecek yaşamında yanında olunacağı, beraberce her şeyi paylaşılacağı, yalnız kalmayacağı tekrar tekrar belirtilmelidir.

Yas tutmanın normal sürecine cenaze törenleri ve sonrasındaki dini ritüellerin uygulanması katkı sağlar. Fakat bence ülkemizdeki cenaze törenlerinin uygulanış şekli, çocukların katılmalarına uygun değildir. Ancak hemen sonrasında özellikle bilinçli bir yakını ile birlikte mezarlık ziyaret edilerek kaybı ile vedalaşmasına olanak verilmelidir. Mezarlık, kaybedilen kişinin bahçesi gibi bir tanımla anlatılmalı, toprağın altında yatan bedenin çürüme sürecine girdiğinden bahsedilmemelidir. Yakınlarının da özellikle "zavallı yavrucak" diye ağlayarak çocuğa sarılmaları sakıncalıdır.

Eğer çocuk daha önceden ölümün ne olduğunu bilmiyorsa özellikle doğadan örnekler verilerek çiçekler gibi tüm canlılarında doğduğu, büyüdüğü ve öldüğü ona anlatılmalıdır. Ölümün bütün canlılarda normal bir süreç olduğu ve geri dönüşümün de olmadığı açıklanmalıdır. Zaten 4-5 yaşlarında iken çocuklara evde ebeveynler, yuvada öğretmenler tarafından bu bilgiler verilmelidir.

Ölümden sonrası ile ilgili olarak da her aile kendi dini ve felsefi görüşüne göre doğru kabul ettiği inanışlarını çocuklarına aktarabilir. Ama suni, kendimizin de inanmadığımız "gökyüzünden, ölen annen sürekli seni gözetliyor" şeklinde aldatmaca düşünceler aktarılmamalıdır. Ancak ölen insanın doğruları, istekleri abartılmadan söylenmeli eğer çocuk istiyorsa ona kaybettiği yakını anlatılmalı, özlediğinde onu düşünebileceği söylenmelidir. Aslında ölümün nasıl söylendiği önemli değildir, kaybedilenin yerinin nasıl doldurulduğu önemlidir.

Dünyada iki çeşit insan vardır.Yaşayanlar ve yaşamı erteleyenler. Ölümü erteleyemeyeceğimize göre ancak yaşayacaklarımızı erteleriz . İşte bundan dolayı ertelemek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler. Yaşamı yakalayalım. Çocuklarımıza da yaşamı yakalamayı öğretelim. Ancak kendi sorumluluklarını üstlenenler yaşamı yakalar ve özgürleşirler. Özgür insan da daha az korkar, da çok sever.
Ölüm, çocuk ve yaşam Ölüm, çocuk ve yaşam Reviewed by Editor on Salı, Şubat 04, 2014 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.